Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AKP Milletvekili Süleyman Gündüz'den inanılmaz bir Babalar Günü öyküsü Onlardan biri de Oflu Mustafa Kemal Gündüz'dü.Medrese eğitimi görmüş, akşam sanat okulunda okumuş, çalışkan bir adamdı.Zonguldak Ereğli Kömür İşletmeleri'nde çalışıyordu.Görenler, James Dean'e benzetirlerdi.Bugün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dünürü olan Sadık Albayrak'ın babasının dayı oğluydu. Fotoğrafı, onların cüzdanında gezerdi.Arapça biliyordu Gündüz, çat pat da Almanca...O yıllarda yurtdışından mektup arkadaşı edinme modası vardı. M. Kemal Gündüz de Almanya'dan 13-14 yaşlarında bir Alman kızla mektuplaşıyor, Almancasını ilerletmeye çalışıyordu.1956'da 23 yaşındayken, hala kızıyla evlenmişti. 1957'de ilk oğulları doğdu, iki yıl sonra da ikincisi... İkincinin adını Süleyman koydular.Süleyman doğduktan bir yıl sonra Almanya'ya işçi olarak gitmeye karar verdi Mustafa Kemal Gündüz... Geride bir eş ile 1 ve 3 yaşında iki oğul bırakarak gurbete koştu... 1960'larda Türkiye, kafilelerle Almanya'ya işçi uğurluyordu. Ekmek peşinde on binler akın akın gurbete koşuyordu. Gündüz, gittikten sonra önce işe, sonra da makine mühendisliği fakültesine girdi. Eve düzenli mektup yolluyordu. Örf gereği eşine değil, babasına yazıyor, eşine, çocuklara selam gönderiyordu. 1963'te, "Buralarda tek başına yaşamak zor. Çocukları çok özledim, onları yanıma almak istiyorum" diye yazdı.Bu mektubu yazdıktan bir süre sonra, Trabzon'dayken yazıştığı Alman kızla evlendi. Kız 19 yaşındaydı, M. Kemal Gündüz 30...1965'te yeni eşi ve 1 yaşındaki kızı Iris'le Trabzon'a geldi. Yeşilyurt Oteli'ne yerleştiler. Çaykara'ya kadar çıktılar, ama baba köyüne gitmediler.Gündüz'ün geliş nedeni sonradan anlaşıldı: Eski eşiyle köyde kıydırdığı nikâhın geçerlilik taşıyıp taşımadığını araştırıyordu. Alman eşiyle evliliğini yasal hale getirmesi buna bağlıydı.Eski nikâhın geçerli olduğunu öğrenince köyüne uğramadan döndü. Ailesinin, döndükten sonra haberi oldu. Yeniden evlendiği rivayetini onlar da duydu. Babası mahcup oldu ve oğluyla bağlarını kopardı. Bir daha ne mektup geldi, ne de bir haber...Babasız büyüdü çocuklar...Lise çağına geldiler.Süleyman Gündüz anlatıyor:"Lise okumak için Trabzon'a gelmiştim. Köyden uzaktım. Babasız, savunmasızdım. Her gün gidip Yeşilyurt Oteli'ne bakar, babama dair hayaller kurardım. Bazen sokakta yürürken aniden dönüp bakıyordum, babam beni izliyor mu, bir ağacın ardından bana bakıyor mu diye... Neyse ki arkamda destek olarak dedem vardı. Baba rolünü o üstlendi. Arada teyzemlerde kalırdım. Bir gün teyze çocuklarıyla oynarken babaları eve gelmişti. Çocuklar 'Baba' diye kucağına atlamışlardı. Evden çıkıp saatlerce sahilde bir başıma yürüdüğümü hatırlarım."Yine de kızmıyor, ama hep merak ve özlemle yaşıyordu. Babası yaşıyor muydu acaba? Neredeydi? Ne haldeydi?Küçük yerdi Trabzon, herkes öyküyü biliyor, ne zaman sokağa çıksa "Babandan haber var mı?" sorusuyla karşılaşıyordu.1968'de Mustafa Kemal Gündüz'ün kardeşi Hollanda'ya gitti. Ağabeyini araştırdı. Evlendiği kadının ismini buldu. Bir süre Düsseldorf'ta, Essen'de yaşadıklarını öğrendi .Ardından kayınbiraderi, İnterpol'e başvurdu. Gündüz'ün ailesine bakmadığını belirtip nafaka talebinde bulundu. Ödenen çocuk parasının Türkiye'deki ailesine verilmesini istedi.Ama Mustafa Kemal Gündüz yoktu ortada...İzini tamamen kaybettirmişti. Almanya'da 2. evlilik Söz yine Süleyman Gündüz'ün:"Babam yoktu ama ruhu her an evin içinde dolaşıyordu. Yine de kimse bundan bahsetmiyordu. Annem bu konuda hiç konuşmazdı. Çok zorlanınca ağlar, sitem eder ama asla 'Babanız olsaydı' demezdi. Mütevekkil bir kadındı. Muhafazakâr terbiye almıştı. Kandil geceleri mevlitten sonra dua okunurken ben, 'Annemi af, babamı mahveyle ya Rabbi' derdim. Babaannem, 'Yapma, o senin baban' diye itiraz ederdi. Annem gülümserdi."Süleyman Gündüz, 1973'te Erzurum'a okumaya gitti. Diş hekimi oldu. Sakarya'da çalışmaya başladı.Ağabeyi de Libya'ya gitti. Hepsi gurbetçi olmuştu. 1974'te Mustafa Kemal Gündüz'ün babası öldü. Annesi, yatağa düştü. Her akşam gün batmadan, yattığı yerden doğrulur, köşedeki erik ağacına doğru bakardı. Oğlunu son kez, o ağacın altında görmüştü.Yine oradan döner umudundaydı. Kapılar sürgülenirken son bir kez yola bakar, öyle yatardı. 1979'da o da hasret içinde öldü. Hasret içinde ölüm Süleyman Gündüz, 1986'da Almanya'ya gitti. Babasına dair kayıtları inceledi. İkametgâh ilmühaberinden kaldığı evin yerini öğrendi.Radigerr Caddesi, 87 numara...Çevrede sordu, "Orada Karadenizli bir Türk yaşıyor" dediler. Heyecan içinde koşup gitti. Bir süre saklanıp evi izledi. Kapıda Metin diye birinin adı yazılıydı. Gidip kapıyı çaldı. Metin çıktı kapıya... Zonguldaklıydı. Almanya'ya M. Kemal Gündüz sayesinde gelmişti."O evlenip gitti, ben onun evinde oturuyorum" dedi.Süleyman Gündüz, Köln Konsolosluğu'ndaki bir belgeden, babasının 31 Temmuz 1967'de ekonomik kriz nedeniyle Kanada'ya göçtüğünü öğrendi. Bunun üzerine 1968'de Kanada hükümetine resmen sordular.Kanada hükümeti, "Bize göçmen olarak gelenler hakkında bilgi vermiyoruz" dedi ve iletişim tamamen koptu.Mustafa Kemal Gündüz'ün eşi 1999'da vefat etti. 23 yaşında dul kalmıştı. Yeniden evlenmedi. 2 oğlunun 3'er çocuğu oldu. Ömrünü torunlarıyla doldurdu. Ölmeden, "Ben babanıza hakkımı helal ediyorum" dedi.Yalnız bir endişesi vardı:"Ya kocasının Müslüman olduğunu bilemeyip Hıristiyan mezarlığına gömerlerse..."Durumu kabullenmişti belli ki... Şimdi öbür dünyayı düşünüyordu. İzi bulunuyor Süleyman Gündüz, 2002'de AKP'den milletvekili oldu. Babasının öyküsünü kimselere söylemedi. Konu geldiği zaman "Rahmetli pederim" diyor geçiyordu. Gerçeği sadece yakın çevresi biliyordu. Bir de tabii babasını, dünürü dolayısıyla tanıyan Başbakan Erdoğan...Belli etmese de hâlâ babasına dair bir iz arıyordu:"Ona dair anlatacak hiçbir hatıram yoktu. Sadece hayallerim ve beklentilerim vardı. Onu bulmak için her yolu denemiştim. Hâlâ her internete girdiğimde bir araştırma sitesine onun adını yazıyordum, belki yeni bir bilgi düşmüştür ona ait diye... Almanya telefon rehberindeki tüm Mustafa Kemal'lere tek tek telefon açmıştım, belki biri odur diye... Yoktu. Artık benim ona ulaşma şansım da yoktu, ama o isterse bana rahatlıkla ulaşabilirdi."Süleyman Gündüz, duyarlı, sanatçı ruhlu bir milletvekiliydi.Kamuoyu onu, Afrika'da, Saraybosna'da savaşın yaralarını sararken ya da Meclis kürsüsünde Nâzım Hikmet'in "Vatan Haini" şiirini okurken izliyordu.O ise geceleri hayalinde babasına mektup yazıyordu."Sevgili baba, bu bir babanın bir babaya mektubudur" diye başlayacaktı mektup ve şöyle bitecekti:"Bu son satırlarım. Seni seviyorum. Sana karşı nefretim yok, seni tanımadığım için hatıralarım da yok, sadece merak, beklenti ve sonsuz merhametim var sana karşı... Umarım kavuşuruz ve birlikte hatıralar oluştururuz." "Rahmetli peder" Dosya kapanmıştı. Ama geçenlerde inanılmaz bir şey oldu. Mayısın son cuma akşamı akrabalardan bir telefon geldi. Köye Iris Rena adında bir Alman kız gelmiş, Mustafa Kemal Gündüz'ün evini sormuştu. Bu, onun ikinci evliliğinden olan kızıydı. Iris, 6 dil bilen bir antropologdu. Bir Peruluyla evliydi. Kendi kökenlerini arıyordu. Trabzon'da onu karşılayan adam, kızı Gündüz'ün evine götürmüş ve ailesinden söz etmişti. Iris, babasının anlatmadığı gerçeği orada öğrenmişti. Süleyman Gündüz, kızın mihmandarıyla konuştu: "Biz 45 yıldır bu anı bekliyoruz. Hemen kız kardeşimle tanışmak istiyorum" dedi.Ama görüşemedi.Çünkü Iris, babasının evli olduğunu, 2 kardeşi bulunduğunu, hele birinin milletvekili olduğunu öğrenince şoke olmuş ve 1 hafta daha kalmayı planlarken apar topar dönmüştü. Süleyman Gündüz, üvey kardeşinin Trabzon'dan İstanbul'a uçtuğunu öğrenince hemen alana koştu. Bir buket çiçekle kendisini havaalanında bekledi. Tanıyamadı. Alman kardeş sürprizi Ama Iris'in anlattıklarından, babasının Almanya'dan sonra Avustralya'ya, Meksika'ya, Kolombiya'ya, Peru'ya ve nihayet Kanada'ya gittiğini öğrendi.En önemlisi hayatta olduğunu öğrenmişti.Yapbozun parçaları tamamlanıyordu. Bitiş çizgisine yaklaşmışlardı. Tüm fotoğraf ortaya çıktığında, bir gurbetçi ailesinin fertlerinin iç içe geçmiş dramları da çözülecekti sanki...Süleyman Gündüz, Dışişleri'nin de yardımıyla babasının Kanada'daki adresini saptadı.Haber vermeden Kanada'ya gidip onu bulmaya ve konuşmaya karar verdi.Bir fincan takımıyla kahve aldı. Bunu babasına verecek ve "Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırına" sığınacaktı.Buluştuğumuzda Kanada uçağına binmek üzereydi. Çok tanıdık bir gurbetçi öyküsü şimdi bir milletvekilinin sicilinde ve mazisinde işliydi."Ne yapacaksınız 45 yıl sonra babanızın izini bulunca?" diye sordum."Bir anda karşısına çıkıp bir bıçak gibi hayatına saplanmak istemem. Önce uzaktan izlerim, evine kim girip çıkıyor bakarım. Sonra alıştırarak tanışmak ve oturup konuşmak isterim. O, 1 adım atarsa ben 100 adım atarım. Elini öpmek, bir baba-oğul olarak 45 yılın parçalanmışlığını gidermek isterim" dedi.Ve uçağa binip gitti.45 yıl sonra, kendisini 1 yaşında bırakıp giden 72 yaşındaki adamı bulmaya gidiyordu.Babalar Günü'nde, hiç tanımadığı babasıyla buluşacaktı. Bir fincan kahve Yarın: Sonuç? can.dundar@e-kolay.net