Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Digitürk’te 2007 Amerikan yapımı bir film izledim. Adı: “Live” (Canlı)
Eva Mendes, hırslı bir TV yapımcısını canlandırıyor.
Çalıştığı kanal sıkıntıda... Seyirciyi ekrana yapıştıracak bir yapıma ihtiyaç var. En uç örnekler denenmiş; tüketilmiş.
Bir beyin fırtınasında şaka gibi bir öneri ortaya atılıyor:
“Canlı yayında Rus ruleti oynatalım.”
Yapımcı, üstüne atlıyor önerinin...
Hukukçulara, yöneticilere direniyor. Programa karşı çıkan Amerikan RTÜK’üne karşı bunun “ifade özgürlüğü”ne girdiği savunmasını yapıp kazanıyor.
Ve program formatını ilan ediyor:
5 yarışmacı seçilecek. Canlı yayında bir araya gelecekler. Bir silahın namlusuna tek kurşun yerleştirilecek. Kurayla tetiği çekecekler. Kurşunu bulan canlı yayında ölecek. Diğerleri 5 milyon dolarlık ödülü kazanacaklar.
Dâhiyane (!) değil mi?
Film, belgesel formatında çekilmiş; seyirciye vahşi TV dünyasının hırstan kararmış dehlizlerinde gezme imkânı veriyor.
Çağrı üzerine çok sayıda başvuru oluyor.
Ve canlı yayın, tahmin edildiği gibi bütün Amerika’yı ekran başına kilitliyor.
Heyecanla kanın hangi beyinden boşalacağı beklenirken araya bolca reklam alınarak kanal da ihya ediliyor.
* * *
Rating hırsının nerelere varabileceğini, insan vicdanını nasıl karartabileceğini gösteren ilginç bir filmdi.
Mehmet Ali Ağca’yı “Benimle Dans Eder Misin” yarışmasına dahil etme fikri, filmde teşhir edilen mantığın, hayatta karşılığı olduğunu gösteriyor bize...
Tamam, öneri provokatif...
Tamam, çok seyredilir.
Tamam, birisi yatıp çıkmışsa ilke olarak artık ona suçlu muamelesi yapmamak gerekir.
Tamam, böyle bir yarışmada dans etmek onu bir karikatür haline getirir.
Ama el insaf!
“İnsanım” diyenin vicdanı bunu kaldırabilir mi?
Bir gazetecinin Ağca ile röportaj yapmak istemesinden çok farklı bir durum bu...
Bir defa “Adam cezasını yattı, çıktı” deniliyor. Oysa yattığı 30 yılın çoğu Papa suikastından ötürü... İpekçi suikastından Ağca, idam cezası almış; 10 yıl yatıp çıkmıştır.
Adil mi?
Hiçbir pişmanlık emaresi göstermemiş, ardındaki örgütü sonuna kadar gizlemiştir.
Makul mü?
Böyle bir katili “Çok seyredilir” diye popülarize etmeyi düşünmek bile, “Vah halimize” dedirtmiyor mu?
* * *
İlle Ağca’yla bir şey yapacaksak, benim format önerim şu:
“Benimle itiraf eder misin” programı yapalım.
Ağca’yı kışkırtanları, tetikleyenleri, besleyenleri, kollayanları, kaçıranları, saklayanları, sorgusunu engelleyenleri, halen kol kanat gerenleri (ki şimdi bir kısmı muteber işadamı, devlet adamı pozisyonunda) bir araya toplayıp televizyona çıkaralım.
Ağca’yla yüzleştirelim.
Ağca her birini tek tek dansa kaldırsın. Onlara yaşadıklarını anlattırsın.
İtiraf başına ödül koyalım.
Parayı, cinayete seyirci kalan devlet ödesin.
İlginç program olur; yayınlayacak kanal bol reklam, seyirci ise ibret alır.
Hem belki polisin, savcının, yargının 30 yıl çözemediği düğümü televizyon güle oynaya çözer.
Araştırmacı gazetecilik öldü!
Yaşasın yarıştırmacı gazetecilik!!!