Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amerika’da siyasi skandallar, sonuna “gate” (“geyt” okunur) takılarak hatırlanır.
Bu âdet, “Watergate”ten mirastır.
1972’de Nixon yönetiminin Watergate iş merkezindeki muhalif parti karargâhına dinleme cihazı yerleştirirken enselendiği skandal, kendinden sonrakilere isim babalığı yapmıştır.
Reagan’ın İran-Irak savaşında İran’a gizlice silah sattığının, o paraları da Nikaragua’da kontrgerillaya aktardığının ortaya çıkması da “İrangate” adıyla tarihe geçmişti.
Amerika “gate”lerinin unutulmazlarından biri de herhalde Bill Clinton imzalı “uçkurgate”tir.
Bu skandalların hepsi büyük sarsıntıya yol açmış, bazısı kahramanının koltuğuna mal olmuştur.
TSK içinde, AKP’yi bitirme amacıyla hazırlandığı söylenen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” da Türk siyasi tarihine “Akgate” adıyla geçecek gibi görünüyor.
* * *
“Watergate”, muhalif parti binasına girenlerin hırsız diye yakalanmasıyla başlamıştı.
“Akgate”, bir Ergenekon şüphelisinin bürosuna giren polisin, masanın çekmecesinde bulduğu bir belgeyle başladı.
“Yok artık” dedirtecek bir belgeydi bu...
“Düşman unsurlar”ı karalamak için yapılacaklar arasında şöyle şeyler vardı:
“* Işık evlerinde silah, mühimmat bulunması sağlanarak FG (Fethullah Gülen) grubu, ‘Silahlı Terör Örgütü’ kapsamına aldırılacaktır.
* Bu evlerde Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgeler bulunması sağlanacaktır.
* Ermenistan ve Yunanistan’la ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanının genişlemesi sağlanacaktır.”
Liste, böyle akla ziyan planlarla uzayıp gidiyordu.
* * *
İnsan ilk okuyuşta, “tertipçiler bile herhalde bu kadar zavallıca eylem kılavuzlarıyla çalışmıyordur” diye düşünüyor.
Genelkurmay Başkanı da bunun bir “kâğıt parçası” olduğunu söyleyerek askerin böyle kindar tezgâhlar kuracağına inanmayanları teskin etmişti.
Ama “kâğıt parçası”nın orijinal belgesi, geçen gün “ıslak imza” ile Başsavcılığa ulaştı.
Yanında yollanan ihbar mektubu da, planın ardındaki hazırlığı ve “temizlik telaşı”nı ortaya serdi.
* * *
Ortada öyle bir bilgi kirliliği ve karşılıklı yıpratma savaşı var ki belge gibi mektup da tereddütlere yol açtı.
Gözler Genelkurmay’a döndü.
Nihayet akşam yapılan bir açıklamayla, daha önce bu konuda “kovuşturmaya yer olmadığına” hükmeden Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın, basında yer alan belge ve haberler üzerine yeni soruşturma açtığı duyuruldu.
Genelkurmay da “Belge niye yetkili soruşturma makamlarında değil de basının elinde” diye sordu.
Haklı bir soru...
Ama askerlerin bunu kendilerine de sorması gerekiyor.
Acaba “Düşman unsurlar”ı karalamakta basını kullanma konusunda “taraflar” arasında bir yarış mı var?
Yoksa yargıdan ümidi kesenler medya kampanyalarıyla mı sonuç almaya çalışıyor?
Asıl sorun, karargâhta böyle kirli planlar yapılabiliyor olması mı, çok gizli bir belgenin, Türkiye’nin en önemli karargâhından bir “köstebek” marifetiyle sızabilmesi mi?
(Mektup doğruysa) Sorgulanmayıp yok edilmesi mi?
Sorular uzayıp gidiyor.
Tek dileğimiz, soruşturmanın hızla “derin”leştirilip skandalın veya “komplo”nun altındaki diğer “ıslak imzalar”ın bir an önce ortaya çıkarılması...