Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hep şeffaf toplum özlemi çekiyorduk ya; oldu işte... Nihayet her şeyimiz apaçık, sere serpe ortada...
Bunca zamandır devlet bizi dinliyordu; telekulak sayesinde ilk kez biz de devleti dinleyebiliyoruz.
* * *
Bir “Mobese demokrasisi” kurduk kendimize...
Karakolda işkenceyi, sokakta kötü muameleyi, kapkaçı, rüşveti, cinayeti, trafik kayıt cihazlarından, güvenlik kameralarından ya da cep telefonu kayıtlarından izleyip öğreniyoruz artık...
Devlette neler olup bittiğini, kimin kimi neyle tehdit ettiğini, hangi mahkemenin hangi eğilimde hâkimlerden teşekkül ettiğini de dinlenip sızdırılan telefon kayıtlarından anlıyoruz.
Her odasında, kulağını duvara dayamış paranoyakların yaşadığı metruk bir eve benziyor devletimiz...
İnternette Başbakan’ın kendisine yakın işadamıyla telefon konuşması da var; Büyükşehir Belediye Başkanı’yla medyayı kontrol üzerine yaptığı muhabbet de...
Açın dinleyin!
Bunlar ilginizi çekmedi mi?
Başbakan’ı dinleyenlere karşı onun yandaşlarının teknik takibe aldığı komutan eşlerinin, hâkimlerin, gazetecilerin özel telefon konuşmalarını da edinmek mümkün...
Siyasi eğiliminize göre, istek seçer gibi, seçip dinleyebiliyorsunuz.
Ne büyük imkân!
* * *
“Açık toplum”, Genelkurmay arşivini de tarihinde ilk kez halka açmışa benziyor.
Askeri cenahtan sızdırılan ihbar mektuplarını, şifreli dosyaları ve fiş klasörlerini incelememize imkân veriyor.
Başbakan’ın yakın çevresinde kim Kürt kökenlidir, kim şeriatçı vakıf üyesidir, hangi yazarlar “itimada şayan”dır, hangileri “düşmana yakın”dır; bunları okuyup öğrenmemiz de mümkün artık...
Düne kadar “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek isimler”in şeceresi dökülüyor, istifası isteniyor her gün...
Sanki devrim olmuş da yıkılan polis devletinin kirli çamaşırları, gizli ihbarları, sabıka kayıtları ortalığa dökülüyormuş gibi...
* * *
Buna “açılım” değil, eski tabirle “faş etme” demek daha doğru...
“Özgürleşme” değil, “serbestleşme” getiriyor.
Neredeyse pornografik bir teşhir kampanyasıyla karşı karşıyayız.
Dip neresiyse oraya yaklaşmışa benziyoruz.
Sevinilecek bir gelişme sayılabilir, ancak unutulmamalı ki, bizim “saçılım”, bir demokratikleşme hamlesinin neticesi olarak değil, bir “iktidar savaşı”nın uzantısı olarak geldi gündeme...
O yüzden de savaşın taraflarının aralarında uzlaşıp tırnaklarını içeri çekme ihtimali her zaman var.
Oysa o tırnakların içeri çekilmesi değil, derhal kesilmesi gerekiyor.
Yani ateşkese değil, silah bırakmaya ihtiyaç var.
* * *
Devletin dibi çıktı.
İrin ortalığa aktı.
Temizlemezsek pislik içinde yaşar gideriz.