Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları

Amerika’da okurken, NBC’de popüler bir yorumcu, ‘Türkiye Cumhurbaşkanı’nın oğlu, bir Amerikalı kızla evlenmek üzere’ demiş. Bu da Cumhuriyet’te haber olmuş, babam çok üzülmüş. ‘Aslı olmayan bir haber’ diye önce telgraf çektim, sonra mektup yazdım

“1947’de üniversiteden mezun oldum. Abim California’daki CALTECH üniversitesindeydi. Ben de onun yanına gittim.
Teorik fizik yapmak istiyordum. O zaman dünyada ünlü olan fizikçi Einstein’dı. Onun gibi olmam söz konusu değildi ama Einstein idolümdü.
Bursum yoktu, babamın parasıyla gitmiştim. Babam aylık 140 dolar civarında bir para yolluyordu. O yeterli oluyordu. Arada gelip gidenlerle ilave para da yolluyordu. Hatta bir kez Vehbi Koç’la biraz para göndermişti.
Abimle bütün gün okuldaydık. Akşamları ben evde çalışırdım. Arada yemeğe çıkardık, yemekten sonra eve döner gene çalışırdım. Arada bir sinemaya giderdik ama öyle partilere filan gittiğimiz olmadı. Zaten ben mahcup bir insandım. Öyle partilere gitmekten hoşlanmazdım; korkar, çekinirdim.
En büyük lüksümüz otomobille Los Angeles’e gitmek, orada bir sinemaya girmek, belki bir iki artisti görmekti. Abim gördü birkaçını, ben hiç görmedim gerçi...
O yıllarda NBC’de Walter Winchell diye çok popüler bir yorumcu vardı. Bir programda ‘Türkiye Cumhurbaşkanı’nın CALTECH’te okuyan oğlu, bir Amerikalı kızla evlenmek üzere’ demiş. Bu da Cumhuriyet’e haber olmuş.
Hiç böyle bir şey yoktu oysa... Ben kimseye aşık olmadım. Winchell uydurmuş ya da ‘Orada yaşıyor; muhakkak bir kızı sevmiştir’ diye yakıştırmış.
Abim o zaman Türkiye’deydi. ‘Babam çok üzüldü, öyle bir şey olmadığını söyle’ diye yazdı bana...
Ben de babama ‘Aslı olmayan bir haber bu’ diye telgraf çektim. Sonra mektup da yazdım:
‘Bunu yazan, ya bizi tanımayan iyi niyetli biri veya bizi tanıyan kötü bir insan. Bunu uydurmuş’ dedim.
Babam hoşlanmış bu ifadeden. İnandı bana. Üzüntüsü kalmadı.”

Haberin Devamı

‘Amerikalı kızla evlilik’ şoku

Erdal İnönü’nün, ağabeyiyle Amerika’daki günlerinden bir kare...

‘Amerikalı kızla evlilik’ şoku

SANDIKTA YENİLEN BABAYA MEKTUP:
‘Canınız sağ olsun!’

CHP iktidarı 1950 seçimiyle büyük yenilgiye uğrayıp devrildiğinde Erdal İnönü, Amerika’daydı. Seçimden 2 gün sonra babasına şu mektubu yazdı:
“Sevgili babacığım,
Dün sabah erkenden Ömer’in çoğunluğu kaybettiğimizi bildiren telgrafını aldım. Akşam gazetelerinde biraz havadis vardı. Malatya’dan seçildiğinizi, fakat genel sonucun 150’ye karşı 300 civarında olduğunu yazıyordu. Geçmiş olsun! Ne kadar ihtiyatlı beklenmiş olursa olsun gene bir şok tesiri yapmıştır herhalde. Umarım şimdiye kadar hepsi geçmiş, neşeniz yerine gelmiştir.
Tafsilattan haberim yok tabii... bir haberde seçimlerin gayet muntazam geçtiğini, büyük bir çokluğun seçimlere katıldığını okudum, çok sevindim. Asıl başarı bu... Netice itibarıyle memleketimizde demokrasi olduğunu dünyaya ispat edecek kesin olay düzgün, hadisesiz bir iktidar partisi değişmesi geçirmekti. Bunu yapabilirsek, bu seçimlerin hakikatte en büyük zaferimizi ilan ettiği anlaşılacak. Gerisinin ne ehemmiyeti var, canınız sağ olsun!”

Haberin Devamı

6-7 EYLÜL’DE İSTİKLAL’DE
Feci bir manzara ile karşılaştık...

“O akşam Maçka’da, amcamın kızının evinde yemekteydik. Metin Toker ve kızkardeşim Özden de vardı. Yemeğin sonuna doğru gazeteciler Metin’i aradılar. ‘İstanbul’da olaylar oluyor’ diye anlattılar. Metin ‘Hadi gidip görelim’ dedi. Benim Citroen’le Metin, Özden ve ben Taksim’den Şişli’ye giden asfalta çıktık. Oraya kadar bir şey yoktu pek... Sonra baktık sağda solda insanlar var. Şaşkın şaşkın bakınıyorlar. Bazı dükkânların kepenkleri kırılmış, önlerine bir şeyler yığılmış.
Taksim’e doğru yürüdükçe arttı kalabalık... İstiklal Caddesi’ne geçince feci bir manzara ile karşılaştık:
Dükkânların kepenkleri kırılmış, yola bin türlü malzeme yığılmış. Eşyalar, buzdolapları daha çok kenardaydı, ama yolda kumaşlar vardı. Sağda solda insanlar, askerler vardı. Artık hareket bitmişti. Fakat şaşkınlık ve o dağınık manzara devam ediyordu.
Biz bata çıka otomobille ilerledik. Hep etraf yıkıntı halindeydi. Bütün caddeyi boydan boya geçtik. Tekrar eve döndük. Sabahleyin balkondan bakınca Üsküdar tarafından yükselen alevler görünüyordu. Babama da gösterdik. O da hayretle baktı.”

Haberin Devamı

‘Amerikalı kızla evlilik’ şoku

Erdal İnönü askerde bir tatbikatta...

ASKERDE
‘Yeni yer görürüm’ diye Kore’ye gitmek istedim, izin çıkmadı

“Tolstoy’un bir sözü vardır:
‘Askerlik, insanların bir şey yapmadan, büyük bir görev yerine getiriyormuş rahatlığıyla yaşadıkları bir alandır’ der.
Askerler belki rahatsız olur bundan ama bir edebiyatçının görüşüdür.
Ben de askerdeyken bir şey yaptığım yoktu. Çok rahattım. Memnundum askerlikten ...
Askerlerle aram eskiden beri iyidir. Sevdiğim bir muhittir. Onlar da beni severlerdi. Tabii babamı sevdikleri için bana da iyi davranırlardı. O bakımdan hiçbir sıkıntım, şikâyetim yoktu.
Eğitim döneminde sabah erken kalkıp kar kış dinlemeden talim yapardık.
Yedek subay olunca Mamak Muharebe Okulu’nda tercümanlık yaptım. Kalan vakitte doçentlik tezimi yazdım.
O ara Kore’de savaş bitmişti ama hâlâ orada bir Türk Birliği vardı. Yedek subayken ‘Yeni bir yer görürüm, yeni şeyler öğrenirim’ diye gitmek istedim ama kumandanım izin vermedi. ‘Sen oraya gitme. Ne olacağı belli olmaz’ dedi.
Askerken doçentlik sınavımı verdim. 1.5 sene sonunda hem yedek subaylığım bitmiş oldu hem de doçent oldum.”

HELİKON DERNEĞİ
Ecevit çok kibar ve fazla iyi niyetliydi

“Fakültede asistanken arkadaşlarımın, ‘Helikon’ adında bir sanat derneği kurduğunu öğrendim.
Ankara’da bir galeri tuttular. Orada Bedri Rahmi, Eren Eyüboğlu gibi ressamların sergilerini açtılar.
Ben de ilk defa orada bir resim sergisinde haftada bir iki gün muhafızlık yaptım. Hep beraber piyes okuduk.
Bülent Ecevit’le de orada tanıştık.
O zamanlar Ulus gazetesinde resim kritikleri yazardı. Edebiyata, sanata, resme meraklıydı. Çok kibar, sevimli, iyi niyetli bir insandı. Fazla iyi niyetli belki... Aramızdaki bazı tecrübeli insanlar öyle imalarda bulunuyordu. Ama biz Ecevit’le birbirimizi seviyor, sayıyorduk. Ailece de görüşüyorduk. Biz Mebusevleri’nde Ayten Sokak’ta oturuyorduk; onlar Bahçelievler’de bize yakın bir yerde oturuyorlardı. Onlar bizim eve geldi, biz onların evine gittik. Babam da severdi kendisini...”

‘Amerikalı kızla evlilik’ şoku

Erdal İnönü, Sevinç Hanım’la fazla bir flörtünün olmadığını söylüyor.

EVLİLİK
Çocuğumuz olmadı çünkü...

“O zamana kadar kızlarla arkadaşlıklarım oluyordu ama evlenme teşebbüsüm hiç olmamıştı. Zaten bir defa olur bu iş genellikle...
O yaz Heybeliada’daydık. Eşimin ailesi, babamın evinden bir sonraki evde otururlardı. Eşimin babası Ali Sohtorik işadamıydı. Babam da çok severdi kendisini... Sık sık buluşurlardı. Ben de o münasebetle aileyle tanıştım. Büyük kızları Sevinç’i de görürdüm. Çok da fazla tanışamadım kendisiyle ama uzaktan bir iki görüşmemiz oldu. Liseyi yeni bitirmişti ama üniversiteye gitmemişti, ailesi istememişti sanırım.
Evdekiler evlenmemi istiyordu. Babam 32 yaşında evlenmiş. Ben 31 yaşındaydım. Çok geç kalmış sayılmazdım. Ben de evlenmeye karar verdim. Sevinç’i gözüme kestirmiştim.
Bir defa görünüşü etkilemişti beni, güzel bir insandı; onu sevdim. Tavırlarını da sevdim. İyi niyetle davrandı; başından itibaren beni sevdiğini gösterdi. Bir hayat arkadaşı olarak ideal bir insandı gördüğüm kadarıyla... Evdekilere ‘Sevinç’le evlenebilirim’ dedim.

Aşk mı?
“Evet sevdim eşimi... Eşimi sevdim ... Yani aşk denen şey, işte durmadan eşinizi, sevgilinizi düşünürsünüz. O durumları yaşadım ben de... Eşim de büyük iyi niyetle beni kabul etti.
Evlenmeden önce çok az görüştük. Onun ailesi de muhafazakar bir aileydi, beraber dolaştığımız oldu ama öyle kimsenin görmediği yerde buluşmamız pek söz konusu olamıyordu. Yani uzun boylu bir flörtümüz olmadı.

Söz
Sonra evlerine ziyarete gittik. Babam, kızlarını istediğimizi söyledi. ‘Düşünelim’ dediler. Kısa sürede düşünüp karar verdiler. Ada’da beraber dolaşabilmemiz ancak ondan sonra oldu. Çok kısa zamanda onların Ada’daki evinde nişanlandık. Ben çok mutluydum; eşim de mutluydu sanırım. Fotoğraflarda mutluluğum belli oluyordu. Hatta bir arkadaşım alay etti, ‘Yahu bu kadar istiyordun, niye şimdiye kadar bekledin?’ diye...

Nikâh
“Beyoğlu’nda Tünel’in yanındaki eski nikâh dairesinde evlendik. Tabii çok kalabalıktı. Siyasetçiler, tanıdıklar, basın mensupları... Tıklım tıklımdı. Amcam benim şahidim oldu. Eşimin şahidi Şemsettin Günaltay’dı.
Liman Lokantası’nda eğlenceli, danslı bir düğün oldu. O gece Divan Oteli’nde kaldık. Ertesi gün de uçakla Amerika’ya yola çıktık.

Çocuk?
“Çocuğumuz olmadı. Önce olacak diye bekliyorduk, olmayınca doktorla konuştuk, kusurun bende olduğu anlaşıldı. Ben küçükken galiba bir kabakulak geçirmiştim. Ondan kalan bir arıza olarak çocuğum olmadığı anlaşıldı. Önce tam ümitsiz olmadı doktorlar, uğraştılar biraz, birtakım haplar aldımsa da faydası olmadı. Ama üzerinde durmadık, üzülmedik.”

YARIN
- 27 Mayıs olmasa daha iyi olurdu.
- Telefonu açtım, birisi ‘Ben Deniz Gezmiş’im’ dedi.
- Deniz Gezmiş’le nasıl tanıştık?
- Muazzam bir gürültüyle patlayan bomba kapımızı uçurdu.
- 12 Mart’ta savcılığa çağrıldım, kırıldım.
- Babam ölürken başucundaydım.