Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ne yalan söylemeli; Türkiye’nin sicilindeki kara lekeyi silecek tarihi bir oylama havasında değildi Meclis...
Eski bir günahı gizlice temizlermiş gibi sıradan bir oylamayla kaldırdı idamı...
Basın locasından bakınca lacivert benekli bir turuncu tarlayı andıran Genel Kurul, zaman zaman vahşi Batı’da bir kasabanın mahkeme salonuna dönüştü gerçi...
Kürsüde ne zaman laf hukuktan, adaletten, yaşam hakkından açılsa, sağ tarafta oturan öfkeli kalabalık "Asalım... Asalım..." diye haykırarak ayaklanıyordu.
Ancak salondaki ışıklı panoda saat 15.53’ü gösterdiğinde Başkan sonucu açıkladı ve kurtlar kuzuya döndü.
DYP sıralarına dönüp "Hani erkektiniz", "Nerede delikanlılığınız", "Milletin önüne nasıl çıkacaksınız" diye sızlanan birkaç ses, bir dönemin arkasından yakılan ağıtlar gibi yankılandı görkemli salonda...
***
Acı ama gerçek:
MHP’yi Apo getirdi, Apo götürüyor.
Kanlı bir savaşın acılarından beslenerek ve Öcalan’ı asacak ipe sarılarak iktidara gelen MHP, bu zorlu süreçte "Apo’nun asılmayacağı gerçeği"ne kitleleri alıştırma ve tepkiyi yatıştırma işlevini üstlendi.
Ve bu misyonunu dün tamamladı.
Dün her ne kadar bu "gerçeköten hiç haberdar değilmiş gibi, "teslimatı yapanlar"a "Apo asılmayacak" teminatını onlar vermemiş gibi, sanki bir muhalefet partisiymiş gibi davransa da; yutturamadı.
MHP’liler, sandıkta verdikleri sözü tutamamış olmanın ezikliğini tribünlere daha gür bağırarak örtmeye çalıştı, yine olmadı.
Darağacının gölgesine ikinci bir sandık sığmadı.
Boyna takmaya çalıştıkları "ip", ayaklarına dolandı.
***
Atatürk, "idamöla ilgili olarak İnönü’ye şunu söylemişti:
"İsmet, bu kadar adam astık. Bu astıklarımızın yemedikleri nane, çıkarmadıkları kepazelik yoktu. Ama şimdi bunların bütün kepazelikleri unutuldu, ama asıldıkları unutulmadı."
Bunu 27 Mayıs’ın güçlü kumandanı Cemal Madanoğlu’ndan dinlemiştim.
Yassıada’da Menderes ve arkadaşları için darağaçlarının kurulduğu günlerde İsmet Paşa, 27 Mayısçılarla görüşmüş ve onlara Atatürk’ün bu sözünü nakletmişti.
Darağacında, idam mahkumunun kanlı mazisi tabureyle birlikte devrilip gidiyor, geride boynu kırılmış bir efsane kalıyordu.
O açıdan Apo’nun gölgesinde yapılan idam oylamasında TBMM, uygarlığın yolunu seçerek hem mevta bir kahraman yaratılmasını önlemiş, hem de Türkiye’nin önünü açmıştır.
***
1920’den 1961’e kadar 16 meslektaşını ipe gönderen milletvekilleri, dün ülkenin tarihinde kanlı bir sayfayı kapattılar.
Meclis, Batı’nın birçok medeni ülkesiyle birlikte o ilkel kısas geleneğini buruşturup attı.
"İnsanların hemcinslerini devlet kontrolünde boğazlaması adeti"ne son vermiş bir ülkenin yurttaşı olarak Meclis’ten çıkarken, "Avrupa Hareketi"nin karşı kaldırıma kondurduğu tabelanın sayacını gördüm:
Kopenhag zirvesinde 132 gün kalmıştı.
1961’de devrik Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun elleri bağlı halde İmralı’ya giderken sözünü ettiği sancılı Avrupa yolculuğu, düşe kalka devam ediyordu.