Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ulusal Program açıklandıktan sonra akademisyen bir dostumla görüştük.
"Bu programla tam üyelik hayal" dedi:
- "Avrupa'nın iki hassasiyeti vardı: Kürt sorunu ve askeri vesayet... Program ikisinde de yan çiziyor. Daha cesur adımlar atacak bir siyasi irade lazım".
İyi de nerede o siyasi irade?..
Siyasetteki boşluktan, seçmendeki umutsuzluktan, kararsızların sayısının çokluğundan söz ederken ilginç bir öneri attı ortaya:
"Bir Avrupa partisi kurmak..."
- "Nasıl Avrupa Partisi?" diye sordum.
- "Öncelikli amacı Türkiye'yi Avrupa ailesinin eşit, itibarlı bir üyesi yapmak olan bir parti..."
dedi.
Konuştukça öneri netleşti:
Türkiye siyasette sıfırı tüketti. Hiçbir parti geleceğe dönük bir çıkış umudu sunamıyor. Seçmen şaşkın. Tam bu aşamada insanları buluşturacak ortak hedefler, herkesin uzlaşabileceği sağlam bir program ve bunu uygulayabilecek güvenilir kadrolar lazım.

* * *

"Neden Avrupa?"
Çünkü Avrupa sadece bir "uygar dünya" adresi değil. Türkiye'nin 200 yıldır kendini ait hissettiği bir ailenin adı... Aynı zamanda siyasetin, ekonominin, hukukun, insan haklarının standartlarını belirleyen politik merkez...
Kamuoyu araştırmaları, toplumun büyük çoğunluğunun - ödenecek bedele ilişkin çekinceler dışında - Avrupa ile bütünleşme fikrine sıcak baktığını gösteriyor.

- "Aranan ortak payda bu olamaz mı" diye sordu dostum, "Toplum tam üyelik hedefi çerçevesinde seferber edilemez mi?"
- "Ya siyasi program..."
diyecek oldum.
- "Program hazır" dedi, "Katılım ortaklığı belgesi..."
- "İlkeler?.."
- "Hazır... Kopenhag kriterleri..."
- "Siyasi yelpazedeki yeri?.."
Böyle bir partiye omuz verecek kadrolar ve kitlelerin tam üyelik hedefi gerçekleşene dek siyasi uzlaşmazlıklarını askıya almaları, "hesaplaşmayı" bu sağlam siyasi zemin oluştuktan sonraya ertelemeleri gerekeceğini konuştuk.
* * *

İyi de kim yapacak bu işi?..
"AB'ye tam üyelik" denilen şeyin Türkiye'nin demokratikleşmesi, ekonominin istikrarı, hukukun ve insan haklarının yerleşmesi, anlamına geldiği kitlelere, özellikle de genç seçmenlere anlatacak yeni kadrolar ve lider lazım.
- "Türkiye büyük potansiyeli olan bir ülke" dedi dostum. "Ahmet Necdet Sezer'i kim tanıyordu? Bugün ülkenin en güvenilir adamı... Kemal Derviş diye bir ismi daha önce duymamıştık bile, bugün 'ülkenin ekonomisini kurtaracak adam' olarak tanınıyor."
Sonra isimler uçuşmaya başladı:
- "İbrahim Betil neden olmasın? Ya da Cem Duna... Veya Meral Gezgin Eriş gibi başarılı bir kadın?.."
"Bu hareketi sürükleyecek insanlar siyasetle geçinen insanlar olmamalı. Başarılarını başka alanlarda kanıtlamış bir kadro, - diyelim 10 yıllık bir süre için - siyasete ağırlık koyup, Türkiye'nin önünü açacak bu proje için seferberlik çağrısı yapmalı..."
Sonra?..
"Sonra amaç, yani tam üyelik gerçekleştiği gün parti feshedilebilir. Böylece bu partinin birilerine ömür boyu koltuk sağlamak için kurulmadığı gösterilmiş olur."
- "Türkiye ekonomisini ABD üstlendi. Siyasetini de Avrupa mı belirleyecek"
diye sordum.
Güldü dostum:
- "Galiba artık Batılılar şöyle düşünüyorlar" dedi:
"Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülke..."

NOT:
Sıcak "Hoş geldin" mesajlarınız için can'dan teşekkür ediyorum.
Cumartesi - pazar - salı - perşembe günleri bu köşede buluşmak dileğiyle...