Barış, bayrama ne kadar yakışıyor. Husumetler yatışıyor, küsler barışıyor, savaşın ateşi kesiliyor bayramda... Yaralar sarılıyor.
Kurban Bayramı’nda, insanların kurban olmasına “Dur” deniyor, her şey gibi silahlar da mola veriyor.
Birbirinin canını almaya can atanlar, aynı bayram namazında aynı kıbleye dönüyor, aynı göğe el açıp aynı Mevla’dan barış diliyor, aynı adakla günahının affını istiyor.
Ateşkes, belki de bayramın en gerçek hali...
“Keşke her gün bayram olsa” hayali...
* * *
Dünya, bayramda Suriye’de ateşkes sağlamaya çalışıyor.
Bayram, barış elçisine dönüşüyor.
Türkiye ise tersine, adeta bir “bayram savaşı” yaşıyor.
Bu toplum, neredeyse bir asırdır, dini ve milli bayramlarını aynı coşkuyla kutluyor. Bahçede kurban keserken de camına bayrak asarken de aynı heyecanı yaşıyor.
Ama son birkaç yıldır, milli bayramların zapturapt altına alınmaya çalışıldığını görüyoruz.
Bu gurur günlerinin, devlet eliyle, askeri mecburiyet törenlerine çevrilmesinden yakındık yıllarca... Karda kışta zorla yola dizilen çocuklara tank alkışlatılmasına kızdık.
“Zorlamayla bayram olmaz. Bayramlar sivilleşmeli, halk şenlik havasında kutlamalı” dedik.
Sivilleşti.
Şimdi de hükümet, “Benden izinsiz bayram olmaz” diye tutturdu:
“Kutlama yasak”, “gösteri yasak”, “yürüyüş yasak”, “koşu yasak”...
İşe, her yıl Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde yapılan Seymen Alayı yürüyüşünü yasaklayarak başladılar. Sonra
Garnizon koşusu engellendi. Derken stadyum törenleri kaldırıldı, “Heykellere çelenk konamaz” dendi.
Ve sıra 29 Ekim yürüyüşüne geldi.
Vilayet, “Yassah hemşerim” dedi. Ve Cumhuriyet Bayramı da, yasaklarla bir gerilim günü haline getirildi.
* * *
Son yasağın nedeni belli:
Hükümet, yürüyüşün kendisine karşı bir gösteriye dönüşmesinden kaygılanıyor. “Ne kadar güçlük çıkarırsam, muhalefeti o kadar bastırırım” diye düşünüyor.
Oysa tersine, öfkeyi ve dayanışmayı büyütüyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, önceki akşama kadar İçişleri Bakanı’yla, Valilik’le, Emniyet’le görüştü. Dün sorduğumda “hükümetin kutlamaları engelleme tavrının yumuşadığını, anca yürüyüşe izin verilmeyeceğini” söyledi.
29 Ekim sabahı, Ulus heykeline çelenk konulacak ve ilk Meclis önünde CHP liderinin de katılacağı bir kutlama yapılacak. Ancak polis, oradan Anıtkabir’e yürünmesine izin vermeyecek. Yürüyene “bayramlık” biber gazı ikram edecek.
Niye?
Bayramda yürümenin kime, ne zararı var ki?
“Yollar yürümekle aşınmaz” ki...
* * *
Adeta inadına üst üste geliyor, dini bayramlarla milli bayramlar...
Ve ilkinde “huzur, hoşgörü, barış” mesajları verenlerin, ikincisinde nasıl huzursuz, hoşgörüsüz ve hasımca davranabildiğini belgeliyor.
Biliyorlar oysa; bayrama yasak sökmez.
“Beraber yürüdük biz bu yollarda/ beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısını söyleyerek iktidar oldular; beraber yürümeyi yasaklıyorlar.
Şarkıyı söyleme, beraber yürüme, yürürken ıslanma sırası, artık bugünün mazlumlarında...
Hepinize iyi bayramlar!