Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mayısta "Dünya Basın Özgürlüğü Günü"nde kapımı çalan postacının getirdiği tebligatname ile "tebellüğ ettiğim" davadan beraat ettim.
Davanın konusu, Bayrampaşa'da ölüm orucu eylemcileriyle yaptığımız görüşmeden sonra yazdığım 2 yazıydı.
Suç duyurusu, yazılar yayımlandıktan aylar sonra, Adalet Bakanı'na eleştiriler yöneltmeye başladığım zaman gelmiş ve birbiri ardınca davalar açılmıştı.
DGM savcısı "Bayrampaşa Tutanakları"nda "örgüt propagandası yapıldığı"nı iddia ediyor ve 2 yazıdan dolayı 9 yıla kadar hapsimi istiyordu.
"Suç"um, tanık olduğum olayları köşemden kamuoyuna aktarmaktı.
Sonunda DGM savcısı, yazılarda "basın özgürlüğü çerçevesinde siyasal eleştiri yapıldığı", "gazeteci kimliği ile sübjektif kişisel izlenim, duygu ve düşünceler yansıtıldığı" ve "iddia edildiği gibi örgüt propagandası yapılmadığı" yönünde mütalaa verdi. Ve mahkeme de, iddianamedeki suç unsurlarının bulunmadığı hükmüne vardı.
Böylece yeni yüzyılda artık suç sayılmaktan çıkmasını umduğumuz "yazı aklanmış oldu".

* * *
Benden bir gün sonra Ali Bayramoğlu da jandarmanın suç duyurusuyla yargılandığı 4 davadan tek celsede beraat etti.
O da İstanbul 2. Ağır Ceza'da 4 ayrı yazıda "Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tahkir ve tezyif ettiği" iddiasıyla yargılanıyordu ve 24 yıla kadar hapsi isteniyordu. ("Yazı başına düşen hapis miktarı"nda ben Ali'den iyi durumdaydım).
Onun "suçu" da, Silopi'de gözaltında kaybolan 2 HADEP yöneticisi ile jandarmanın yürüttüğü Beyaz Enerji operasyonu hakkında yazı yazmaktı.
Onun suç duyurusu da yazılardan aylar sonra, "askeri harcamaların denetim altına alınmasını" savunduğu konuşmasının ardından gelmiş, hakkında birbiri peşi sıra davalar açılıvermişti. Bu arada gazetedeki köşesi de kapatılmıştı.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, Ali'nin yazılarının "kamuoyunu bilgilendirmek amacını taşıdığını" belirttikten sonra adeta şikayet eden makama bir hukuk dersi verdi:
"Eleştiri hakkının vazgeçilmez demokratik bir hak olduğunu, ifade özgürlüğünün ise, hukukun üstünlüğü prensibinin ana unsurlarından olduğunu" vurguladı.

* * *

Birbiri peşi sıra açılan 4 dava için verilen jet beraat kararı Ali Bayramoğlu'nu da şaşırtmıştı. Çıkışta, "Bu karar, sadece benim açımdan değil, ülkedeki özgürlükler açısından da umut verici" dedi.
Tabii bu tür mahkemeler eski tabirle "vak'a - i adiyye" yani sıradan olay olduğu için duruşmalarımızda kimsecikler yoktu. Beraatimiz haber de olmadı. Sessiz sedasız yargılanıp aklandık.
Ama biliyoruz ki, yazdıklarımız nedeniyle ve kızdırdıklarımızın teşvikiyle mahkeme kapılarına gide gele, benzeri davalara örnek teşkil edecek bu tür mütalaalar ve kararlarla Türkiye'de demokratik eleştiri hakkının sınırları biraz daha öteye taşınıyor, ifade özgürlüğü, evrensel hukuktaki yerine biraz daha yaklaşıyor.
Gelecek yazarlar kuşağı bir daha yazdıklarından ötürü mahkeme önünde hesap vermeyecek ya da hapse düşmeyecekse bunda, biraz da bize çektirilen çilelerin ve kimi çağdaş savcı ve yargıçların mütalaalarının, kararlarının katkısı olacak.