Taner Akçam'ın "anılar ve görüşler"i büyük ilgi gördü.
1980 öncesinin en yaygın sol örgütü Dev - Yol'dan şu ya da bu şekilde etkilenmiş herkes, anlatılanlarda kendi geçmişinden bir şeyler buldu.
Son günlerde aldığım telefonların büyük bölümü aynı şeyi söylüyordu:
"Nicedir bu çıkışı bekliyorduk. Geç oldu, ama özeleştirinin başlamış olması bile büyük adım sayılır".
* * *
Akçam, baştan beri ısrarla bana bunun "kişisel bir muhasebe" olduğunu, solun mazisiyle hesaplaşması gibi yorumlanmaması gerektiğini söyledi gerçi; ama hem muhasebeyi yapanın ismi, hem de verdiği mesajların içeriği, ister istemez "hesaplaşma"nın genelleştirilmesine yol açtı.
Son 20 yıldır sol cenahta "Niçin yenildik" sorusu"direnişi örgütleyemedik de ondan" ya da "solda birleşik cephe kuramadık da ondan" diye yanıtlanırdı.
Akçam, yanıtı daha derinlerde arıyor.
4 günlük diziden, burada altını çizmek istediğim bir kaç mesaj var.
1.si "demokrasi" konusunda samimi bir itiraf:
"Demokratik bir ülke için çarpışıyorduk, ama bunu savunan
hareketimiz, otoriter bir kültüre dayanıyordu".
2.'si "şiddet"e ilişkin önemli bir tesbit:
"insan haklarında çifte standart hakim oldu. Siyasi cinayetler konusunda devlete yönelttiğimiz tepkiyi PKK'ya yöneltemedik. Devletin, sorunların çözümünde şiddeti kullanmasını eleştirirken, toplum olarak hepimiz aynı şeyi yaptık".
3.'sü "globalleşme" ekseninde cesur bir çıkış:
"Şimdi solun, klasik anti - Batı, anti - globalleşmeci, 3. dünyacı
tutumunu terk edip yönünü Batı'ya çevirmesi ve eleştirerek globalizmin içinde yer alması gerekiyor. Türkiye'yi dünyaya ve Avrupa'ya ancak böyle bir sol taşıyabilir".
* * *
Bu mesajlara gelen tepkiler 3 grupta toplanıyordu:
Akçam'ın daha önce Ermeni sorunuyla ilgili tezlerini hatırlatıp, içeriğine bakmaksızın söylediklerini reddedenler...
"Muhasebe"sini "redd - i miras" sayıp, Akçam'ın o süreci "dışarıda" yaşadığı için böyle düşündüğünü savunanlar...
Ve söylediği her cümlenin altına imza atanlar...
Burada küçük bir gözlemimi aktarayım:
İlk iki grup, Akçam'ın hepimizin "şiddeti kutsayan bir toplumsal kültür"le yoğrulduğumuz iddiasını doğrularcasına, fikirlerini "şiddetle" ve öfkeyle reddetme noktasında birleşiyorlardı.
* * *
Yukarıda alıntıladığım tespitler, önümüzdeki dönem sol hareketin önemli gündem maddeleri olmaya aday...
Özellikle de "globalleşme" konusu...
Düne kadar "sağ" ve "sol" kavramlarının birbirinden ayırdığı partiler, akımlar, kitleler, önümüzdeki yıllarda globalleşme konusundaki tavırlarıyla farklılaşacaklar birbirlerinden...
"Batı", "yeni egemenlik anlayışı", "küreselleşme" kavramları, tartışmaların odağına oturacak.
Taner Akçam, "ezber bozan" bir çıkışla bu konudaki tavrını olanca netliğiyle ortaya koydu.
Hedeflediği demokrasiyi önce kendi içinde gerçekleştirmiş, insan haklarında çifte standartlardan arınmış, şiddetin her türünü lanetleyebilmiş politik hareketlerin vaktidir.