Dün Bülent Ecevit'in 77. yaş günüydü; Edip Cansever'in 15. ölüm yıldönümü...
Ben Ecevit'i ilk kez 1977'in 6 Haziran sabahı mutluluk sarhoşu bir kalabalığa CHP balkonundan ( - "gökyüzünden" - ) yüzünde gülücüklerle, "halk iktidarının kurulduğunu" açıklarken görmüştüm. Gazetecilikte ilk uzun seçim gezimi onunla yapmış, uzak istasyonları ilk onunla dolaşmıştım.
80'lerdeki yalnızlığının da tanığıyım, 90'lardaki yeniden doğuşunun da...
Şimdilerde, giderek daha az gülümseyen yorgun çehresinde onunla birlikte "bir pazar yeri gibi dağılan" gençliğimin izlerini görüyorum.
Sabah'ta Mehmet Çetingüleç'in röportajında, en çok eşiyle kırlarda yürüyebilmeyi ve şiire daha çok zaman ayırabilmeyi özlediğini okuyunca, ona Cansever'in "Mendilimde Kan Sesleri" şiirinden en sevdiğim dizeleri armağan etmek geldi içimden...
Behçet Necatigil haklı:
"Bekler bazı şiirler, bazı yaşları..."
* * *
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir.
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet abi!..
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
- bir vakitler "gökyüzüne dayalı", derdim ben -
Cigara paketinde yazılar, resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da şimdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde
* * *
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi,
Biz eskiden seninle
İstasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen...
* * *
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi,
Uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
* * *
Ah güzel Ahmet abim benim,
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket...
Gelmiyor içimizden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk,
O kadar kısa
işte o kadar...
* * *
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar?
Mendilimde kan sesleri.