Bir Walt Disney yapımı...Mesela "Lilo ve Stiç"e gideceksiniz. Filmde bol bol Elvis Presley dinleyeceksiniz. İzlerken patlamış mısır yiyip cola içeceksiniz. Çıkışta kuyruğa girip Stiç oyuncağı alacaksınız. Ufaklık evde filmin dergisini okuyacak, müziğini dinleyecek, oyuncağıyla oynayacak. Bütün bunlara bayılıp haftaya yeniden gitmek isteyecek.Biliyor musunuz; yalnız değilsiniz:Dünyanın her köşesinde ana babalar, aynı salgınla baş etmeye çalışıyor.***Bu mücadelenin önemli adımlarından biri geçen hafta Türkiyede atıldı.112 ülkenin kültür bakanları İstanbuldaki UNESCO toplantısında buluşup küreselleşme selinin, ülkelerin kültürel mirasında yarattığı erozyonu ele aldı.20 yıl önce dünya, endüstrileşmenin doğaya verdiği zararı tartışırdı. Şimdi globalleşmenin topluma verdiği zarar tartışılıyor.20 yıl önceki mücadele sonucu, yok olma tehlikesi yaşayan canlı türleri nasıl korumaya alındıysa şimdi de, örneğini verdiğim kültürel hegemonya tarafından tehdit edilen kültürleri korumanın yolları aranıyor.Biyolojik çeşitlilik doğa için ne kadar elzemse, kültürel çeşitliliğin de insanlık için o kadar vazgeçilmez olduğunun bilincine varılıyor.***İstanbul zirvesinde neler konuşulduğunu, Türkiye delegasyonunun danışmanlarından antropolog Tayfun Ataya sordum:"Söz alan 100den fazla ülkenin temsilcisi, küreselleşmenin yarattığı tektipleşme sorunlarından yakındı, buna karşın hepsi de ülkelerinin çok kültürlülüğüyle övündü" dedi:"Kongo delegesi ülkesinin 400 etnik unsurdan oluştuğunu, Sudanlı ülkesinde 80 halkın 150 lehçe konuştuğunu, Endonezyalı 500den fazla ırka, 600den fazla dile sahip olduğunu ballandırarak anlattı."Atayın altını çizdiği önemli bir nokta var:UNESCO, "yok olan kültürleri korumak" derken bunları "müzede saklama"yı kastetmiyor. Tersine etnik unsurları, yerel dilleri, geleneksel yemekleri, Hollywooda yenik düşmüş sinemayı, masalları, folkloru, mimariyi, el sanatlarını yaşatmanın ve geliştirmenin yollarını arıyor.Bugüne dek "birlik"e yapılan vurgu, yerini "çeşitlilik"e bırakıyor.***Böyle bakıldığında toplantının Türkiyede yapılması özellikle anlamlı. Çünkü Türkiye, hem sözü edilen kültürel çeşitliliğin en zengin örneklerinden biri, hem de adeta o zenginliğinden utanan bir ülke...Toplantının yapıldığı hafta, ülkedeki inanç sistemlerinin ve konuşulan dillerin bir resmi geçidi sayılabilecek Sezen Aksu konseri, "bölücülük" suçlamasına uğramış, siyasette farklı düşünce sahipleri yasaklanmış, aileler çocuğuna koyduğu isim yüzünden gözaltına alınmıştı.Böyle bir ülkeyi temsil eden Kültür Bakanının kültürel çeşitliliğin nimetlerinden fazlaca söz etmesi beklenemezdi zaten... Türkiye, açılış ve kapanış dışındaki oturumlarda söz almadı; "etniğe, sütlüğe karışmadı".Neyse ki, insanlık, kimi baskıcı ulusal politikalara rağmen, yeryüzünün çok renkliliğini korumaya kararlı...Dünya, kültürel ve etnik mirasına sahip çıkıyor.Ülkeler artık "mozaik"leriyle gururlanıyor. Bunu yaparken de "Bende bunlar var" diye böbürlenmiyor, "Biz bu renklerden oluştuk" diye övünüyor.Farklıya tahammülü, "öteki"ne saygıyı öğreniyor.Darısı başımıza! candundar@superonline.com Çocuğunuzu sinemaya götürmek mi istediniz? Tek seçeneğiniz var: