Devir teslim töreninin görüntülerini televizyonda izledim.8 yıllık görev süresi ile Yunanistanın en uzun süre başbakanlık yapan siyasetçisi olarak tarihe geçen Simitis, 1 yıl öncesinden planlamıştı bu bayrak değişimini... Çünkü seçimler yaklaşıyordu ve partisi PASOK, rakibi Yeni Demokrasinin 10 puan gerisindeydi. Ocakta parti liderliğinden istifa etti. Ama bu istifa, partiyi de ülkeyi de karıştırmadı. Çünkü Simitis, veliathını seçmişti:Yorgos Papandreu...Parti liderliği için yapılan seçimde Papandreu, 1 milyonun üzerinde oy aldı. İki lider, partinin kongresinde partilileri el ele selamladılar. PASOK, eski liderini vefa duygularıyla uğurladı, yeni liderini heyecanla selamladı.Ertesi gün yayımlanan anketler, PASOKla rakibi arasındaki 10 puanlık farkın azalmaya başladığını gösteriyordu.* * *Doğrusu özendim:Hayatım boyunca Türkiyede hiç böyle bir devir teslim töreni izlemediğimi fark ettim."Biz ne zaman böyle gönüllü bir koltuktan çekilme ve veliahtına el verme sahnesine tanık olacağız" diye kederlendim.Siyasi tarihimizi bir düşünsenize...Hiç kendi isteğiyle tahtını bırakan bir lider gördünüz mü?Atatürk, ölümüyle çekildi liderlikten...İnönü, ölümüne 5 kala başkanlıktan devrilince istifa etti partisinden...Bayar, Menderes, silah zoruyla devrildiler.Demirel cumhurbaşkanı olunca bıraktı partisini...Ecevit, çekileceğini açıkladı ama partisi artık yokluk sınırında...Erbakan, yargı kararıyla çıkarıldı parti binasından...Türkeş, öldüğünde hala "Başbuğ"du.Onlardan sonrakiler... Çiller, Yılmaz, Baykal, sandıkta iyiden iyiye silkelenmeden düşürülemediler koltuklarından...* * *Acaba niye?"Bu tahtı kardeşime bile yedirmem" diye aile içi katliama girişen, saray kalıntısı bir geleneğin tortusu mu bunlar?Postların ancak vefatla el değiştiriyor olması, "Ben olmazsam memleket batar" endişesiyle kendini vazgeçilmezliğine inandırmış liderlerin eseri mi?Ya da daha derinde parti sisteminin, demokratik bir siyasal yapılanmadan ziyade, faşizan bir lider diktatörlüğü şeklinde kurulmuş olmasının sonucu mu bu?* * *Belki hepsi birden...Ama şunu kabul etmeliyiz ki, sadece siyasete özgü bir hastalık değil bu...Takımı batmış futbol antrenöründen kötü yönetilen kulüp başkanına, satmayan gazetenin genel yönetmeninden okunmayan köşe yazarına kadar her yerde, her düzeyde karşılaştığımız bir yaklaşım...Çuvaldızı kendimize batırarak başlayalım:Bizim sektörde de ecel, yegane mazereti değil midir görevden, köşeden çekilmenin?..Belki çare, daha demokratik bir yapılanmadadır; belki daha derinlerde, esaslı bir kültürel yenilenme ve özgüven inşasında... can.dundar@e-kolay.net Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis partisini, genç meslektaşı Yorgos Papandreuya devrederken Atinadaydım.