Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


25 yaşındaki jandarma komando astsubay Murat Zencirli 11 Kasım gecesi Manavgat'ı birbirine kattı.
Land Rover cibine bindirdiği 6 erle Atatürk caddesindeki bankaların önünde durdu. "Sırayla tarayın" talimatı verdi. Askerler G - 3'leri çıkardılar ve banka camlarını taradılar.
20 dakika sonra "işlem tamam"landığında 11 banka şubesine 400 kurşun sıkılmıştı.
Astsubay Zencirli, olaydan girip teslim oldu. İlk ifadesinde, kurşunladığı bankaların kredi başvurusunu reddettiğini söyledi. Aslında saldırıyı roketatarla yapmak istemiş, ancak cephanelikte roketatar bulamamıştı.
3 yıl Hakkari'de sıcak çatışmalara katılmış, birçok arkadaşının şehit düşmesine tanıklık etmiş, cepheden dönüşte eşinden ve çocuğundan ayrılmış, borçlarını ödeyemez duruma düşmüştü.

* * *

15 gün sonra bu kez İzmir'de oruç açmaya evine giden 40 yaşındaki polis memuru Turgut Karahan 35 yaşındaki eşini, 12, 5 ve 2 yaşındaki 3 çocuğunu beyninden kurşunlayıp öldürdü ve son kurşunu da kendi beynine sıktı.
Daha önce Özel Harekat'çı olarak gittiği Batman'da çatışmada başından yaralanan ve 8 ay tedavi gören Karahan da maddi sıkıntıdaydı.

* * *

Depresyondayım, unutuldum
Gazetelerin 3. sayfalarında bu türden "cinnet" haberleri okumaya alıştık. Ancak olay sayısı günden güne artıyor. Ve çoğu haberin altında aynı dipnot göze çarpıyor:
"Güneydoğu'dan döndükten sonra..."
Psikolojide buna "Travma sonrası stres bozukluğu" deniliyor.
Amerika'daki adı, "Vietnam sendromu".
Vietnam'dan dönen yarım milyon Amerikan askerinde sık rastlanan bir ruhsal hastalık...
Türkiye için bir ad takmak istenirse rahatlıkla "Güneydoğu sendromu" denilebilir.


* * *
15 yıllık savaşın psikolojik etkileri konusundaki ilk araştırma 1992'de GATA'da yapılmıştı. Hastaneye başvuran askerlerin çoğu çatışmalara katılmış, arkadaşının cesedini görmüş, görev yapamaz hale gelmişti. Yaş ortalamaları 24'tü. Yaşadıkları çatışma anlarını tekrar tekrar hatırlıyorlar, kabus görüyorlardı. Öfke patlamasından, tedirginlikten, uykusuzluktan, çevreye uyumsuzluktan, ölüm korkusundan şikayetçiydiler.
Daha sonra benzer çalışmalar arttı. Örneğin Çukurova Tıp fakültesinden gastroentorologlar "Dağda savaşan askerlerde barsak şikayetlerinin sıklığı"nı saptadılar ve birliklerde psikolog bulunmasını istediler (Optimal Tıp Dergisi 1995, Cilt 8).

* * *

Aslında uzmanlara göre 3. sayfa haberlerindeki saldırganlık, sık rastlanan bir durum değil. Çünkü "stres bozukluğu" gösteren kişiler, çevrelerinden çok kendilerine zarar veriyorlar.
Bu da bir "toplumsal iç kanama"yı ele veriyor.
Bu iç kanamayı önlemek için tedavi merkezleri kuruldu gerçi, ama hala kapsamlı bir rehabilitasyon programı oluşturulmuş değil.
Görüştüğüm bir psikolog, "Askerdeyken bakılıyorlar, ama terhis edilince kendi başlarına kalıyorlar" dedi:
"Onca insana hükmettiği bir askerlik döneminin ardından, gücü kredi almaya bile yetmeyen, otoritesini yitiren, evi barkı dağılan, işsiz ve parasız kalan insanlar, öfkesini kimi zaman çevresine, çoğu zaman da kendisine yöneltiyor".
Bu türden Güneydoğu mağdurlarına terapi uygulamak yetmiyor, iş bulmak, kredi açmak, aile danışmanlık hizmeti vermek de gerekiyor.
Yüzbinlerce asker bu durumda...
"Dağın öte yanındakiler"in psikolojisini tahayyül bile edemiyorum.
3. sayfa haberlerini küçümsemeyin: Sağlıklı bir gelecek kurmak istiyorsak savaşın ruhsal yaralarını da acilen sarmamız gerekiyor.