Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Birazdan yazacağım cümleyi önce sıradan bir hakikat gibi kurdum kafamda... “Yazıya öyle başlayayım” dedim.
Sonra, bana çok normal gelen bu cümlenin içerdiği dehşeti fark edip ürperdim.
Tecrübeyle sabitlediğim ve her duvara yazmak istediğim cümle şu:
“Türkiye’de devletin içinde olmadığı siyasi cinayet yok gibi...”
Aklınıza ilk gelenleri sayın; hemen hepsinin dosyasında devletin ağırlığını hissedeceksiniz:
Devlet çoğu zaman azmettirici rolde...
Buna yetişemediyse, göz yumuyor veya görmezden geliyor.
Kazara haberi yoksa da sonradan örtbas etme işini üstleniyor.
Ama bu cinayet filminin bir sahnesinde mutlaka görev alıyor.
* * *
Mesut Yılmaz bu ülkenin eski Başbakan’ı...
Geçen Salı, Ergenekon çetesini sorduğumda, bütün Türkiye’nin gözüne bakarak mükemmel bir özet yaptı.
Dedi ki:
“Bu iş, çok pratik bir ihtiyaçtan kaynaklandı. 12 Eylül döneminde ASALA terörüne karşı Emniyet bünyesinde
40-50 kişilik bir özel birim oluşturuldu. Bunlar özel eğitime tabi tutuldu. Yurtdışına gönderildi. Sonra aynı ekip, PKK terörüne karşı yeniden yapılandırıldı. Bugün adı geçenler, aslında o ilk birimin nüvesinde yer alan kişiler...
“Bu hukuk dışı mücadele iki sonuç doğurdu:
Bir: Buna göz yuman kurumlar zamanla yozlaştı.
İki: Tetikçiler, devletin başına bela oldular.”
* * *
Durum bu kadar net!
Hrant Dink cinayeti, bu teşhisin kanıtıdır adeta... Cinayetten sonra ortaya çıkan veriler ve Başbakanlık müfettişlerinin raporları, yukarıdaki tezi kanıtlamıştır:
“Devlet her şeyi biliyordu.”
Polis, katilin planlarından 11 ay önce haberdar olmuştu.
İstihbarat, “Tetikte olun” diye 81 ili uyarmıştı. Jandarma’ya, tetikçinin hazırlığı ayrıntılarıyla bildirilmişti.
Daha önce bir bombalamadan içeri alınan azmettirici, suçu sabitken salıverilmişti.
Devletin gözü önünde işlenen bu cinayet karşısında güvenlik birimleri ne yaptılar:
Karakolda katilin en iyi pozunu yakalamak için yarıştılar.
Buna rağmen sadece tetikçiler yargılanıyor bugün...
Onlar da “Bizi devlet yönlendirdi” diyorlar.
Tetiği çektirenlerin halen görevde olduklarına ve delilleri çoktan kararttıklarına inanılıyor.
* * *
Bu, çağdaş olma iddiasındaki her devlet için büyük şaibedir.
Yılmaz’ın hatırlattığı gibi, “Pislik, devletin katilleri işe alıp ellerine silah, ceplerine pasaport vermesiyle başladı.”
Kurumlar yozlaştı.
Tetikçiler cüretkârlaştı.
Bugün devletin önünde bu pislikten arınmak için bir şans var. Tüm kurumlar, ciddi bir sınava giriyorlar.
Bu açıdan Dink davasındaki iki gelişme önemli:
Biri Trabzon Valiliğinin, cinayeti 6 ay önceden bildiği halde engellememekle suçlanan dönemin İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz’ün yargılanmasına izin vermesidir.
Diğeri geçen hafta Başbakan’ın, eski Trabzon Emniyet Müdürü, yeni İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hakkında görevi ihmalden inceleme yapılmasına onay vermesi...
Bu Hrant’ın davası değil, Türkiye’nin büyük şaibeden kurtulma davasıdır.
Hrant, yaşarken uğruna savaştığı idealleri, ölümüyle gerçekleştiriyor birer birer...
Katledilişinin 2. yıldönümünde onu özlemle anıyoruz.