Bazen bir küçük söz, bize ciltlerce kitabın anlatamadığını anlatır:
Nazım için o sözler bir şoförün ağzından çıktı:
Moskova'da ilk günüydü. Evinden çıkıp bir taksiye bindi. Taksi şoförü sordu:
"- Nereye patron?.."
"- Patron mu... ne patronu..." diye irkildi Nazım...
Orası emekçilerin patron olduğu, "proleterya cenneti" değil miydi?
Öyle olmadığını anlamak için taksinin camından şöyle bir etrafa bakması yetti:
Bütün Moskova Stalin'in zevksiz heykelleri, resimleriyle donatılmıştı.
Bu hayalkırıklığını dile getirince Kremlin'in kara listesine alınacak, uzun süre ne vatandaşlık hakkı ne de pasaport alabilecekti.
Türkiye "cehennemi"nde "hain" diye hapsedilen adam, kaçtığı "cennet"in de "hain"i olmaktan kurtulamamıştı.
* * *
Nazım'la ilgili kitapların çoğu, hapislik yıllarını ve şiirini anlatır.
Hayatının son 12 yılını geçirdiği Moskova dönemi bilinmez pek... Oysa o yıllar, hem Sovyetler Birliği'nin hem Nazım'ın tarihinde çok önemli yer tutar.
İşte bu nedenle Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı, Nazım'ın 100. doğum yıldönümüyle ilgili bir belgesel hazırlama teklifini ilettiğinde şairin "Sürgün yılları"na yoğunlaşmak istedim.
"Vatan haini" ile "vatan şairi" tanımları arasındaki o uçurumda gezinmek, zor olduğu kadar cezbediciydi.
* * *
Vakfın iki yöneticisi Kıymet Coşkun ve Tarık Akan'la birlikte bavulları toplayıp 6 ay Nazım'ın peşinden diyar diyar gezdik:
Moskova, İjevsk, Sofya, Bakü, Paris, İstanbul...
Onunla tanışmışlarla konuştuk, ses bantlarını dinledik,
görüntülerini izledik, ona ilham veren yerlerde durup şiirlerini okuduk.
Sonra Murat Özcan'ın çekimleriyle montaja girdik.
Belgeselin araştırmasını yapan genç arkadaşım Barış Duran ve montajını yapan Ayhan Demir aylarca uykusuz çalıştılar.
Nazım için verdikleri konserle Türkiye'yi ayağa kaldıran Fazıl Say ve Genco Erkal, bütün birikimlerini belgeselin müziğine ve şiirlerine aktardılar.
Sertap Erener, Nazım Hikmet'in sesiyle düet yaptı.
Ve bir yıldır hemen herkesin gönüllü çalıştığı bu büyük projeden ortaya bu gece ilk bölümünü izleyeceğiniz 4 bölümlük belgesel çıktı.
* * *
Nazım, Türkiye'de kimi zaman kadınlarıyla, kimi zaman şiirleriyle, kimi zaman komünistliğiyle gelir gündeme...
Böyle olması da doğal...
Çünkü onun şiirini, kavgasından, kavgasını aşklarından ayırmak imkansızdır.
Bu belgeselde üçünü bir potada eritmeye çalıştık.
Çoğu zaman biz sustuk, sözü, tanıklara, belgelere ve Nazım'a bıraktık.
"Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, / vatan, Amerikan üsleri, Amerikan donanması, topuysa / ben vatan hainiyim" diye haykıran komünist şairin bu dizeleri, kendi adını taşıyan Vakfın öncülüğünde, Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle hazırlanan, masrafları bir grup firma tarafından karşılanan bir belgeselde ve adı "CNN" olan bir televizyonda yayınlanacak bugün...
50 yıl önce bindiği taksinin şoförü, müşterilerini değil de kendini"patron" bilse, Doğu'yu Batı'dan ayıran o duvar çökmese bunlar mümkün olamayabilirdi.
Dünya çok değişti; ama Nazım'ın "bir orman gibi kardeşçe yaşama" ideali yine insanlığın en büyük özlemi...
Gece göreceksiniz ya;
"Nazım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor... hƒlƒ!.."