Son kontrolden geçerken bir özel güvenlik görevlisi yanıma yaklaştı ve endişeyle şöyle dedi:"Poliste arkadaşlarımız var. Mayıs ayında önemli siyasi cinayetler beklendiğini söylüyorlar."Kulağımızda bu "kanlı ihtimal"le yola çıktık.Aslında herkes, cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça gerilimin tırmandırılacağını tahmin ediyordu. Köşk, "son kale"ydi.Ve son kalenin ele geçirilmesi ya da düşürülmemesi için her tür entrika beklenebilirdi.Şimdi ise, beklenen "siyasi cinayet"in ardından bunun "kaleyi ele geçirmek isteyenler"in saldırısı mı, "kale"yi koruyanların provokasyonu mu olduğu konusunda top gidip geliyor. Bu yüzden de, at izinin it izine karıştığı bu dönemde (özeleştiri yaparak söyleyeyim) herkesin dikkatli olması gerekiyor.* * *Dünkü Hürriyet'te, Celal Kazdağlı ile birlikte yazdığımız "Ergenekon" (İmge, 1997) kitabına atıf yapılarak Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in ilişkiler ağı, "Ergenekon yapılanması" diye adlandırılıyordu.Ergenekon'u kısaca hatırlayalım:Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan sonra muhaliflerin (o dönem komünistlerin) iktidara gelmesini önlemek için kurulan "Gladio" adlı kontrgerilla örgütünün Türkiye'deki uzantısına "Ergenekon" deniliyordu.Bu ismi, deniz subayı Erol Mütercimler'e, 12 Mart'ın sorgu üssü Ziverbey'in komutanı Tümgeneral Memduh Ünlütürk fısıldamıştı.Onun verdiği bilgiye göre Ergenekon 27 Mayıs'tan sonra Pentagon tarafından kurdurulmuştu. Hükümetlerin, Genelkurmay'ın, bürokrasinin üzerindeydi. İçinde ABD'de özel harp eğitimi almış generaller, polisler, profesörler, gazeteciler de vardı. Çoğu "vatanı kurtarma" adına hareket ediyorlardı."Gladio Avrupa'da faili meçhul cinayetler, bombalı sabotajlar, kanlı saldırılar gerçekleştirdi. Bu eylemleri bazen solcuların üstüne atıyor, bazen de bu yolla halkın devlete bağlılığını artırmayı amaçlıyordu." ("Ergenekon", s. 14)* * *Şimdi Muzaffer Tekin'in (kendi kalbinin yerini bulmakta zorlansa da) eski bir komando olması, evinde (artık neredeyse her evde bir tane bulunan) "kozmik gizli Kırmızı Anayasa" bulunması, Susurluk faili Özel Harpçilerle bağlantısının saptanması, "Ergenekon"u yeniden sahne ışıkları önüne çıkarıyor.Bu arada perde arkasında kıyasıya bir "enformasyon savaşı" yaşanıyor.İlk 2 gün nasıl tetikçinin "şeriatçı" olduğuna inanmamızı sağlayacak istihbarat yağdırıldıysa, şimdi de "Susurluk bağlantılı bir provokatör" olduğuna dair bilgiler sızdırılıyor.* * *Burada önemli olan şu:Eğer Erdoğan, cumhurbaşkanlığını engellemeye dönük bir "kanlı komplo" hazırlığını seziyor idiyse yapması gereken neydi?Koruma isteyen Danıştay'a kol kanat germek değil mi?Oysa o tersine, sert demeçlerle ortamı germeyi tercih etti. Bu yüzden de "Katil kim?" sorusunda, seyircinin en kolay cevaba inanmasına vesile oldu.Daha da önemlisi Erbakan'ın Susurluk'ta yaptığı gibi o da Şemdinli'de geri adım attı.Ve Erbakan'a ağır bedele mal olan bir dersi sil baştan aldı:"Avlayamazsan av olursun."Anlaşılan şimdi aynı ilke Susurlukçular için geçerli. can.dundar@e-kolay.net 1 Mart Çarşamba akşamı yurtdışına gitmek üzere kalabalık bir grupla Atatürk Havalimanı'ndaydık.