Mustafa Kemal, cumhuriyeti ilan etmeden sadece birkaç saat önce Meclis’teki odasında Fransız gazeteci Pernot’ya şöyle dedi: Osmanlı’nın düşüşü, Avrupa’yla bağlarını kestiği gün başladı. Bu hatayı tekrarlamayacağız. Biz yüzyıllardan beri doğudan batıya yürüyoruz. Vücutlarımız doğuda ise de, fikirlerimiz batıya yönelik kalmıştır
Atatürk’ün nedense en az atıf yapılan, ama en anlamlı demeçlerinden biri, tarihi bir günde, 29 Ekim 1923 Pazartesi gününün akşam saatlerinde “Revue Des Deux Mondes” gazetesine verilmiştir.
O akşam, cumhuriyeti getirecek olan anayasa değişiklik teklifi Anayasa Komisyonu’ndan Genel Kurul’a gelmişti.
“Reis Paşa”, gelişmeleri Meclis’teki odasında izliyordu.
O arada Fransız gazeteci Maurice Pernot’yu kabul etti.
Ona, “Meclis Başkanı” sıfatıyla son demecini verecekti. Çünkü cumhurbaşkanı olmasına sadece birkaç saat kalmıştı.
FRANSA ÖRNEK
Pernot, Fransızların Türk istiklal savaşına duyduğu sempatiden söz ederek konuya girdi. “Bağımsızlığını yitirmektense ölüme karar vermiş bu ulus”u derin bir ilgiyle izlediklerini söyledi.
Kemal Paşa “Bağımsızlık savaşında Fransa dünyaya örnek olmuştur” iltifatıyla karşıladı.
Pernot, konuyu yabancı düşmanlığına taşıdı:
“Düşmanlarınız, sevgimize gölge düşürmek için Türk milliyetçilerinin yabancı düşmanı olduğunu öne sürüyorlar. Mesela Türkiye’deki Fransız okullarının gelişmesine engel olacağınızı söylüyorlar.”
Pernot’nun aktardığına göre bu soru üzerine Kemal Paşa bir saniye düşündü, gözleri uzaklara daldı. Sonra dedi ki:
“Biz hepimiz Fransa’nın kültür kaynaklarından içtik. Ben bile çocukken bir süre bir Fransız okuluna gittim. Fakat ara sıra yabancı okulların görev sınırlarını aştığını, dini propaganda yaptıklarını gördük. Okullarınız kalsın istiyoruz, ama bizim kanun ve kurallarımıza uymak kaydıyla...”
O arada Kemal Paşa sıcaktan başındaki astragan kalpağı çıkardı. Pernot, karşısında bütünüyle başka bir adam gördüğünü sandı. Daha sonra şöyle yazacaktı:
“Sarışın, ince saçları, kalpak altında göremediğim geniş ve şekillenmiş alnını açık bırakıyordu. Kendi kendime karşımda bir Türk mü, bir Slav mı olduğunu düşündüm. Yavaş yavaş yüzü canlandı, sesindeki titreşimler değişti ve konuşmaya devam etti.”
DÜŞMAN DEĞİLİZ
“Yabancı düşmanlığı meselesine gelince... Biz, yabancılara düşmanca duygular beslemediğimiz gibi, onlarla içten ilişki kurmak arzusundayız. Yabancılar ülkemize gelsinler; bağımsızlığımıza engel olmamak şartıyla burada hep iyi kabul göreceklerdir. Ama eğer yabancı düşmanlığı, çok pahalıya elde ettiğimiz bağımsızlığımıza zarar verecek her şeyden nefret ettiğimiz anlamına geliyorsa, evet, bizim yabancı düşmanı olduğumuz söylenebilir. Eğer aşırı kuşkucu davranıyorsak, bu, bize çok pahalıya mal olan bağımsızlığımızı yitirme korkusundandır. Bağımsızlığımızın küçük bir bölümünü sakatlamaktansa hepsini gözden çıkarmayı tercih ederiz.”
KARARLI YÜRÜYÜŞ
Pernot, Kemal Paşa’nın bu sözleri dikkat çekici bir içtenlik ve kesinlikle söylediğini not aldı.
Lakin “Reis Paşa”, Batı karşısında Türkiye’nin bağımsızlığında ne kadar kararlıysa, Türkiye’nin Batı’ya yürüyüşünde de o kadar kararlı konuşuyordu:
“Amacımız yeniden yakınlaşmak, bizi başka milletlere bağlayan bağları artırmaktır. Osmanlı İmparatorluğu’nun düşüşü, Batı’ya karşı elde ettiği üstünlüklerin gururuyla kendisini Avrupa milletlerine bağlayan bağları kestiği gün başlamıştır. Bu, bir hataydı; bu hatayı tekrarlamayacağız.”
‘GELENEK’ ŞAŞIRTTI
Kemal Paşa, hem bir geçmiş muhasebesi yapıyor hem de yeni Türkiye’nin vizyonunu çiziyordu. İşte “Fransa’da sevinç yaratacak şey”i, o noktada söyledi. Dedi ki:
“Siyasetimiz, geleneklerimiz, çıkarlarımız, bizi fikir ve eğilim yönüyle bir Avrupa Türkiye’sine, yani Batı’ya yönelmiş bir Türkiye’ye yöneltiyor.”
Cümlenin içindeki “geleneklerimiz” sözcüğü Pernot’yu şüpheye düşürmüş olmalı... Nasıl olur da bir “Doğu toplumu” geleneksel olarak Batı’ya yönelebilirdi ki?
Oysa Mustafa Kemal, cumhuriyetçi hareketi, Türklerin asırlık temayülünün devamı olarak görüyordu.
Karşısındaki muhabire “Tarihimizi dikkate almalısınız” dedi:
“Türkler yüzyıllardan beri hep aynı doğrultuda hareket etti. Sürekli olarak doğudan batıya yürüdük. Doğuda yaşarken bile kendimize mümkün olduğu kadar batıya yakın bir yerleşim yeri seçtik. Vücutlarımız doğuda ise de, fikirlerimiz batıya yönelik kalmıştır. Eğer son yıllarda yolumuzu değiştirdiysek, kabul etmelisiniz ki bu bizim hatamız değildi. Bizi siz zorladınız. Ve geçici olarak geri çekildik.”
ZİNCİRLERİ KIRARIZ
“Bütün çabamız Türkiye’de modern, Batılı bir yönetim kurmaktır. Medeniyeti isteyip de Batı’ya yönelmemiş millet var mı? Bir yönde yürümek kararında olan ve ayağındaki zincirin buna mani olduğunu gören insan ne yapar? Zincirleri kırar ve yürür. Biz, milli egemenliği ilan ettik. Kelimeler üzerinde oynamayalım: Bugünkü Türk hükümeti az çok cumhuriyettir.”
Maurice Pernot, bu görüşmeyi yazmak üzere odadan ayrılırken cumhuriyet haberini ilk alan gazeteci olmanın heyecanını yaşıyordu.
Ancak o daha notlarını temize çekemeden, Meclis cumhuriyeti ilan etmiş olacaktı.
Kutlu olsun!
Atatürk, Pernot’ya bu röportajı verdikten birkaç saat sonra Meclis kürsüsüne çıkarak tarihi konuşmasını yapıp cumhuriyeti ilan etti.