Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İsrail'in ruh halini anlayabilmek için Masada'yı görmek gerek...
Masada, Lut Gölü'ne bakan dev kalyonun üzerinde kurulu bir kent...
MS 66 yılında Yahudiler, Romalılara karşı ayaklanmışlar. Ancak isyan kanla bastırılmış, kurtulan 967 Yahudi de buraya sığınmış.
Romalılar, "son kale"yi de teslim almak için kalyonun eteklerine kamp kurmuşlar. Kıskaç daralınca 15 bin kişilik Roma ordusu karşısında direnemeyeceğini anlayan Yahudiler, "toplu intihar" kararı almışlar.
Aralarından 10 kişiyi diğerlerini öldürmekle görevlendirmişler.
Bu 10 kişi, diğer 957'yi teker teker öldürmüş.
Sonra aralarından 1'i diğer 9'un infazcısı olarak seçilmiş.
İşini bitirdikten sonra, o da intihar etmiş.
Roma ordusu, kaleye girdiğinde "esir olmaktansa topyekün ölmeyi seçen" bir halkın "açık mezarlığıyla" karşılaşmış.
Bugün, İsrail'de okula başlayan her öğrenci, askere yazılan her asker, mutlaka Masada'ya götürülüp oradaki direniş ruhuyla bilenerek yetiştiriliyor.

* * *
Önceki yıl Dilek'le Masada'nın zirvesinden, kalyonlarla delik deşik olmuş uçsuz bucaksız Necef Çölü'ne bakarken şunu düşünmüştük:
Bugünkü Kudüs, "Filistinlilerin Masada'sı"ydı.
Ve paradoksa bakın ki, Romalıların 1000 yıl önceki rolünü şimdi İsrail ordusu üstlenmişti.
Şu farkla:
Kudüs'te kıstırılan Filistinliler, intihar için bellerine sardıkları bombaların pimini çekerken kendileriyle birlikte "işgalci güç" olarak tanıdıkları insanları da imha ediyorlardı.

* * *

Hiçbir mazeret, geçen hafta sonu Kudüs'ü ve Hayfa'yı kana bulayan Filistin terörünü meşrulaştırmaz.
Aynı şekilde hiçbir mazeret, işgale dayalı bir "devlet terörü"nü de meşrulaştırmamalı, Kudüs'te intifadanın fitilini ateşleyen tahrikin asıl mimarının, geçen yıl Mescid - i Aksa'yı bir koruma ordusuyla basan Ariel Şaron olduğunu bize unutturmamalıdır.
Arafat'ı gözden çıkardığı anlaşılan ABD'nin Dışişleri Bakanı Colin Powell dün Ankara'daki basın toplantısında "Arafat acaba şu anda nerede ne bomba patladığını biliyor mu" diye soruyordu.
Powell'a yanıt, önceki gün, Independent'in Ortadoğu uzmanı Robert Fisk'in köşesinde yazılıydı:
"Peki Ariel Şaron, Filistinli çocukları öldüren, meyve bahçelerine bubi tuzağı döşeyen, göçmen kamplarına tank ateşi açan İsrail ordusunu kontrol edebiliyor mu?"
"Ülkelerin kendini savunma hakkı"
nı öne süren ABD ve İsrail, aynı hakkın işgale karşı da geçerli olduğunu anlayacak, Filistinli halefler arasında Arafat'tan daha ılımlısını bulamayacağını da görecektir.
Herhalde son İsrail saldırısında Arafat'ın pek kolay bir hedef olduğu halde - öldürülmemesi ve uyarıyla yetinilmesi de bu yüzdendir.

* * *

Şimdi Ortadoğu barışı, bir kez daha Kudüs'ün kanlı toprağına gömülürken umut, iki tarafın sağduyulu kesimlerinde...
Kuşatılmış Ramallah'taki karargahına ancak İsrail sınır denetimini aşarak gidebilen Arafat'ın ve kendi ülkesinde esir düşmüş Filistin halkının durumunu belki de en iyi anlayacak toplum, "esir olmaktansa topyekün ölmeyi seçen" bir anlayışla yetiştirilen İsrail toplumudur.
Hazreti Süleyman'ın dediği gibi:
"Ne var idi ise, olacak odur ve ne yapıldı ise yapılacak odur. Güneş altında yeni bir şey yok."