Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Önümüzdeki 20 günde 50 dev alışveriş merkezine 20 milyon adet ziyaret olması bekleniyormuş.
Çağımızın tüketim tapınaklarına 20 günde 20 milyon müşteri akacak; mağazaları tavaf edip vitrinlere yüz sürecekmiş.
Bunun ne kadarı "bakıcı", ne kadarı "alıcı"dır bilmiyorum; bildiğim şu:
20 milyon insan 20 saniye el çırpsa deprem olur, 20 saat grev yapsa darbe olur, 20 gün dağa çıksa devrim olur.
Bu sayıda insanı bir parti mitinginde, bir cami avlusunda, bir sanat festivalinde bir araya getirmek imkansızdır.
Günümüzde buna sadece "israf tanrısı"nın gücü yetiyor.
Satın alamazsa bunalıma giren müsrif bir cemaat, cebinde avucunda ne varsa getirip önüne atıyor, ona gönüllü itaat ediyor.

* * *
Bizi "Aman harcama" "Masraftan, israftan uzak dur" diye yetiştirdiler. "Ülkemizin esenliği için tutumlu olmalı"ydık.
Biriktirdik.
Sonra devir değişti, "tüketim olmadan, üretimin de olmayacağı"nı söyleyen, ülkelerin gelişmişlik düzeyini tüketim kapasiteleriyle açıklayan bir zihniyet geldi. "Ülkemizin esenliği için daha çok tüketmeli"ydik.
Harcadık.
Hem de nasıl...
Raftakilerin hepsi vazgeçilmez ihtiyaçmış gibi... yarın savaş çıkacakmış gibi... kredi kartı para demek değilmiş gibi harcadık.

* * *

Son "ucuzluk şöleni"nde yağmalanan mağazalardan birinin yetkilisi ile görüştüm. İlgiden şaşkındı:
"Fiyatları aylar önce düşürmüştük. Ama halk, yeni fark etti" dedi. İşin "tamamen psikolojik" olduğunu söyledi.
Katılıyorum.
Çünkü tüketim için önce bir ihtiyaç yaratılması lazım:
Mesela saçınızla bunca yıldır yaşayıp gidiyorsunuz. Sonra televizyonda bir reklam size "kepek sorununuz" olduğunu söylüyor. Omuzunuza bir bakıyorsunuz ki, doğru!.. Tepenizden kar tipilemiş gibi... Tabii depresyona giriyorsunuz.
Ardından sorununuzu çözecek şampuan yetişiyor imdada...
Alıp rahatlıyorsunuz.
Aslında satın aldığınız şey "şampuan" değil, "imaj"...
"Çağdaş insan",
ancak harcayarak mutlu olabiliyor.
Tıka basa dolu bir alışveriş sepetinin verdiği doyumu, hiçbir iş, hiçbir eş veremiyor.
İşin psikolojik boyutu bu!..

* * *

Sosyal boyutuna gelince...
Bu tüketim çılgınlığının beni asıl ilgilendiren yanı, bunun bir var oluş biçimi haline dönüşmesi...
"İsraf ihtirası", ömrümüzün her alanını parselliyor.
30 yılını aynı siyasi liderlerle geçirmiş halkımız, şimdi yeni yüzleri 3 ayda eskitip atıyor. Kupon için gazetesinden, para için ülkesinden vazgeçiyor.
Evinin dekorundan okuduğu gazeteye, beğendiği sinema starından izlediği TV kanallarına, temizlik maddelerinden gündem maddelerine kadar her şeyi çarçabuk tüketiyor.
Harcadıkça mutsuz olup, mutluluk için daha çok harcıyor.
Çıkış kapısı olmayan pahalı bir girdap bu...
İlişkiler de öyle:
İnsanlarla, kanal zaplar gibi, daldan dala atlar gibi, manavda limon yoklar gibi sığ, geçici, kısa ilişkiler kuruyoruz giderek...
"Depozitosuz münasebetler" çağındayız. Hızla tüketiyoruz birbirimizi; içi boşaldı mı, kalıbı da para etmiyor.
Kullan(ıl)ıp atı(lı)yoruz.

* * *

Bugün arife... yani "alışveriş bayramı"...
"Aliş harcamalar diyarında"
olacak bugün...
Işıltılı vitrinlerle dolu rengarenk bir panayır sizi çağırıyor.
Ülkenin esenliği için seve seve...
Haydin pamuk eller cebe!..