Biri kanser...İki katil, ha babam dalaşıyor birbiriyle; "Önce hangimizi alacak" diye...Biri ansızın yüreğinden vuruyor dostları... Diğeri sinsi bir akrep gibi dirhem dirhem zerk ediyor zehrini; kurutup soldurup sonra götürüyor.Bu iki katile, arada bir trafik denilen canavar katılıyor.Her gün daha da yakınımıza düşen şarapnel, eski bir fotoğrafta patlayıp bir o yanımızdakini vuruyor, bir bu yandakini...Birinin yasını tutamadan, diğerini alıyor.Yoldaşlarımızın pek azını, vakti gelmiş vedaların huzurlu yatağından uğurluyoruz ebediyete...***Sinemadaydım geçen ay...Perdede belgesel var; dolayısıyla boş sıralar...Ara verdi.Baktım, birkaç koltuk ötede benim gibi yalnız bir seyirci...Ömer Tarkan...İlk yazı işleri müdürüm. 25 sene önce, tıfıl bir gazeteci adayı iken Yankı dergisi bürosunda onun yanına verilmişim; onun yanında büyüyüp serpilmişim.Dergiye girdiğim sene, o yeni mezun olmuştu Mülkiye'den...Oradan da "Abi"mdi.Kafasını gömdüğü Olivetti daktilosunda bir İngilizceden, bir Fransızcadan çevirirdi.İstese çok iyi bir diplomat olabilirdi.Bir ara Basın Yayın'da bürokratlığı, sonra Köşk'te danışmanlığı denedi.Sevmedi.Yazarlığa, TV yorumculuğuna döndü.Kıymeti bilinmedi."10 dakika ara"da diplomatlığa dönme niyetinden söz etti. Aklındaki bir belgeselde birlikte çalışmayı teklif etti.İkinci yarıyı yan yana izledik; karanlıkta yalnızlığa omuz omza kafa tutarcasına...Filmin sonuna geldiğimizi hissetmeden...***Ayrılırken eski Yankı kadrosunu "bir vesileyle" yeniden buluşturmak istediğimi söyledim."Harika olur" dedi.Çıktık sinemadan... Tunalı'da yağmur çiseliyordu.Yakasını kaldırıp yürüdü yalnız adımlarla...Gidiş o gidiş... Aradığım buluşma vesilesi, onun cenazesi imiş.***Gece, insan avındaki iki katilden biri vurmuş; yalnızken kalbi durmuş. Kenan Onuk'u yitirmenin şaşkınlığını atamadan daha, Ömer Tarkan'ınkiyle şoke oldum.Neden her seferinde böyle dehşete düşeriz ki, yaşı insanlık tarihi kadar eski ecelden?Belki bunca erken geldiğinden...Belki her gelişinde bizden de bir parça götürdüğünden...Dün, küçük bir dergi bürosunda başlayıp karanlık bir sinema salonunda nihayete eren çeyrek asırlık bir ortak maziyi gömdüm, yüreğimin giderek ağırlaşan- çekmecelerinden birine...Herbert'ten bir şiirle:"Kalbimi böldüm bölmelere.../Hepsinin içinde sandıklar/Sandıklarda kutular/ Kutularda çekmeceler/Ne çare ki hepsinin farkında keder/Canı çektiğinde içlerine girer." can.dundar@e-kolay.net Sanki yarışıyorlar sevdiklerimizi elimizden almak için: Biri kalp...