Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Öksüzdük.
"Baba" bildiklerimiz, "ana" sandıklarımız terk etmişti bizi...
Bir ülke intihar eder mi; ediyorduk işte...
Çaresizliğin son durağında celladımıza aşık olmuştuk; örselendikçe örseleyenleri yeniden seçiyor, sonra pişman olup inim inim inliyorduk.
Giderek bu karşılıksız aşk dahi bitmişti. Naçar bir sarkaç gibi inançla yılgınlık arasında gidip geliyorduk.
Güvenimizi yitirmiştik; hem ülkemize, hem kendimize...

* * *

Derken yeni asrın başında peş peşe "iki yabancı" geldi kasabamıza...
Daha önce ne adlarını duymuş, ne yüzlerini görmüştük.
Sempatiklerdi. Gösteriş değil, iş yapmayı seviyorlardı. şeffaflardı.
"- Hastayız" dedik; "Biliyoruz, onun için geldik" dediler.
Tahlillere bakınca ikisi ayrı ayrı aynı tedaviyi önerdiler:
"- Yenilenin... yoksa mahvolacaksınız!"
Biz, bir ötanazi tutkunu gibi bu acı ilaca ısrarla direnmiştik. Hukukta, siyasette, iktisatta uygar dünyanın standartlarını reddetmiştik.
Niye sağlıktan çok silaha para harcadığımızı, niye okuldan çok cezaevi inşa ettiğimizi, niye düşünenleri içeri tıkıp soyguncuları iktidar yaptığımızı, neden komşularımız kalkınırken bizim yoksulluk çektiğimizi, niye hep aynı isimlerce yönetildiğimizi sormamıştık hiç...
Nerede hata yaptığımızı sorgulamamıştık.
Son kriz bunları sordurdu bize...
Bu kadarı bile, bütün sıkıntıları çekmeye değer.
Çünkü soru sormak, cevabı bulmanın yarısıdır.

* * *

"İki yabancı", bugün "en güvenilenler" anketinde açık farkla öndeler. Günlük dilden konuşalım:
"Acaba Sezer'le Derviş'in reel kuru yüksek mi?"
Yani psikolojik nedenlerle, gerçek değerlerinin üzerinde bir değer mi atfediyoruz onlara?..
Potansiyellerini aşan bir misyon mu yüklüyoruz?
Türk parasından kaçış doları şişirdiği gibi, diğer politikacıların güven erozyonu da onları mı şişiriyor?
Belki öyle...
Belki onlarda varsaydıklarımız, öbürlerinde bulamadıklarımızdır.
Ama unutmayalım:
"Politik liderler" değil, "reform yanlısı teknisyenler" olarak öne çıkan bu "iki yabancı", "değişim" sloganıyla Türkiye'nin üzerine çöreklenmiş ölü toprağını havalandırıyorlar.
"Siyasetin yeni babalar"ı olmaya değil, "babasız bir siyaset"i kurmaya çalışıyorlar.
Eski yapının tasfiyesi yönünde bir zemin çalışması yapıyorlar.
Aylardır Anadolu'nun dört bir yanında sabırsızca kıpırdanan yeni çağın siyaseti, yarın işte bu zemin üzerine inşa edilecek.

* * *

Peki o zeminde "iki yabancı"ya yer var mı?
Derviş, dünkü basın toplantısında "Bir hastabakıcının ücretine bakınca üzülüyorum. Bu krizi atlattıktan sonra acilen buna çare bulmamız gerekiyor" dedi ya...
Bence programın başarısı kadar, kendi "siyasal geleceği" de işte o hastabakıcının ellerinde...
Her programdan sonra durumu biraz daha kötüleşen o hastabakıcı, yıllardır refah sırasının kendisine gelmesini bekliyor.
Bu kez sıra gerçekten ona gelirse "hasta" kurtarılabilir ve "iki yabancı"nın "elleri birleşebilir".
Ne demiş Shakespeare:
"İnsanın iyisi, talihin kötüsünde belli olur".