İtiraf edeyim ki, bekliyordum Erdal İnönü'nün "Ben yokum" açıklamasını...
Daha önceki, "insanları çaresiz bırakmamalıyız" türünden "Varım" imalarına rağmen...
Çünkü o bir "İkizler"...
Bir omuzundaki melek "Hadi gir" derken, öbüründeki şeytan "Deli olma, dur" der.
Ortanın solundaki kadere bakınız ki, sosyal demokrasi tahtının "İkizler" Ecevit'ten sonraki lider adayı da "İkizler" çıktı.
Ve son anda yan çizip binlerce insanın umudunu yıktı.
* * *
Açıkçası ben, partinin oluşumunu uzaktan uzağa izlememe rağmen, İnönü'den, yazın "Pembe Köşk mahreçli" bir yazıdan sonra umudu kesmiştim.
5 Ağustos tarihli Milliyet'te "Metin Toker'in Not Defteri", ondan "jolly good fellow" ("Efendiden iyi bir adam") diye söz ediyor, ancak "tereddüt huyunun meşhur olduğunu" hatırlatıyordu.
Toker usta, "75 yaşındaki, kalanı beyazlaşmış dökük saçlı, ince uzun vücudu hafif öne eğik fizik profesörü" diye tanımladığı kayınbiraderi için "Başbakan İnönü" diye tezahürat yapılmasını ise "Dam üstünde saksağan..." diye yorumluyordu.
Toker'e göre, İnönü politikalarının özlemi içinde olanların varlığı pek duyulmamıştı:
"Bu olsa olsa bütün topluma yaygın büyük çaresizliğin o kesime düşen payının ifadesi" sayılabilirdi.
* * *
O "çaresizlik"tir ki, 75 yaşındaki espritüel fizik profesörünü bir anda "kitlelerin umudu" rolüne tayin etmişti.
İnönü, belki son dönemde üzerine atılan usulsüzlük iddialarından, belki de "siyasette gençlerin önünü açacak" hareketi 75 yaşında bir liderin başlatmasındaki amansız çelişkiden rahatsız olup çekildi.
Böylece solda Ecevit ve Baykal'dan ümidi kesmiş olanların "son çare"sini de tüketti mi?
Sanmam...
Tersine bence İnönü bu yolla - hele solda olma iddiası taşıyan - sağlıklı bir siyasal oluşumun, adı kadar, - belki ondan da çok - soyadının ağırlığına güvenilen, politikaya gönülsüz 75'lik bir liderle arenaya çıkmaması gerektiğini gösterdi.
"Gençlerin önünü açalım" diyerek koltuğa çöreklenen yaşlılar ve "politikada kadınlar olmalı" diyerek listeleri dolduran erkeklerle dolu siyaset dünyasına muzipçe göz kırptı.
Siyasi tarih, onu ihtirassız, mütereddit, nüktedan, "efendiden iyi bir adam" olarak anımsayacaktır.
* * *
İnönü'yü yıllar yılı izlemiş sevgili meslektaşım Vedat Çuhadar'a "Politikacı Erdal Bey"i sordum dün... şu anısını anlattı:
Seçim öncesi İzmir mitingi... Alan tıklım tıklım dolu... Ama İnönü son derece nazik ve durağan konuşarak tansiyonu düşürüyor.
Heyetteki İzmir milletvekili İnönü'nün kulağına eğilip, "Sayın Genel Başkanım" diyor, "çok heyecansız konuşuyorsunuz. Oysa millet aç, umut bekliyor".
"- Ne diyeyim peki?.."
"- Çıkın kürsüye, 'Geliyoruz, s.ke s.ke iktidar olacağız' deyin."
İnönü çıkıyor kürsüye:
"- Sevgili İzmirliler" diyor; "iktidara geliyoruz... Nasıl geleceğimizi şimdi size yanımdaki arkadaşım anlatacak."
* * *
Siyasette çaresizlik ve ihtiyaç orta yerde duruyor.
Şimdi İnönü'nün yol arkadaşlarına düşen, hanedan dayanağının değil, yeni fikirlerin ve kadroların egemen olacağı taze bir oluşum için yola devam etmektir.
"Nasıl iktidara gelineceğini" bundan böyle halka onlar anlatacak.