"İnsan Hakları festivali", dün "Demokrasi stadyumu"nda büyük coşkuyla kutlandı.
Festival alayının en önünde, kabus yıllarının ateşinde yakınlarını kaybetmiş aileler yürüdü; yakalarında birer fotoğraf, ellerinde birer gül, dudaklarında kocaman bir tebessümle...
Faili meçhul kurbanları, Güneydoğu'da şehit düşenlerin yakınları, Cuma, Cumartesi anneleri, katledilmiş yazarların aileleri omuz omuza, kol kola yürüdüler; ana babalarının, kardeşlerinin, evlatlarının uğruna öldüğü ülkeyi nihayet kurmuş olmanın kıvancıyla...
* * *
Ne "Kanı yerde kalmayacak" sloganları, ne "Kana kan intikam" naraları... "Önce yaşam hakkı" yazıyordu en öndeki pankartta...
Yıllar yılı karşı cephelerde savaşmış ve aynı acıyı, katıksız bir somun gibi üleşmiş aileler, öksüz büyütülmüş çocuklarının, torunlarının kolunda, bir şölen sofrasındaymışcasına dost, bir akraba düğünündeymişcesine coşkulu, gürül gürül, bayrak bayrak aktılar tören alanının çevresinden...
Alanda üniversitelerin "İnsan Hakları kürsüleri"nden öğrenciler vardı.
Kürsüde "Nostalji" grubundan genç müzisyenler, bir zamanlar çalınması, söylenmesi yasaklanmış şarkıları, türküleri söylüyorlardı.
"İnsan Hakları dersi"nden en iyi notu almış liseliler, tarihte lanetlenmiş şairlerden şiirler okudular bağıra çağıra...
Tribünler istediği kıyafetteydi... Türküleri; istediği dilde...
Korkusuz, izinsiz, yasaksız bir hürriyet ayininde...
* * *
Genç başbakan, öğrencileri yanına alıp çıktı kürsüye:
"Ben bu arkadaşlarımın yaşındayken, korkusuz sokağa çıkma hakkımız bile yoktu" dedi;
"'Hukuk, özgürlük, demokrasi, insan hakkı' diyene kızılırdı. 'Türkiye'nin özel koşulları var. Bunlar bizde olmaz' diyorlardı. Yarına güvenmiyorlardı. Bakın, el ele verince, bu kadar kısa sürede nasıl o çamur deryasından bir hürriyet ormanı yeşerttik".
* * *
Öğleden sonra ilkokul öğrencileri, şimdi "İnsan Hakları müzesi" haline getirilmiş eski karakolları gezip işkence aletleri hakkında bilgi aldılar.
İnsan Hakları bakanlığından genç gönüllüler, çocuklara falakayı, elektriği, foseptiği anlattı.
DGM salonları, cezaevi hücreleri, bombalanmış gazete ve kapatılmış parti büroları ziyaret edildi sonra...
Her birinin duvarlarında, oralarda işkence görmüş, yargılanmış, öldürülmüş, hapsedilmiş muhalif gençlerin, düşünce suçlularının, fikir işçilerinin resimleri asılıydı.
Eskiden F - tipi cezaevi olarak kullanılan binada açılan "Yakılmış filmler ve şairler" başlıklı sergide yasak yayınlar, sansürlenmiş filmler ve yakılan şairlerin şiirleri sergileniyordu.
"Bunlar da yaşandı" başlıklı köşedeki "karartılmış tv ekranı" çocukların büyük ilgisini çekti. Yasaklanmış giysiler, kullanımı izne tabi sözcükler, boş sütunlarla yayınlanmış gazeteler, bekaret testi cihazı ve tükürülmüş heykeller serginin ilgi çeken eserleri arasındaydı.
* * *
Gece galası yapılan "Bir zamanlar Türkiye" belgeselinde yasaklanmış tiyatro oyunlarından örnekler gösterildi.
Seyirciler, bu kadar kısa zamanda bu kadar büyük bir değişimin gerçekleşmesinden gururlanarak ve bir daha o günlerin asla yaşanmamasını umarak ayrıldılar salondan...
2010 yılının insan hakları günü böylece sona erdi.