Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Geçen kasım Ramallah'ta Arafat'ın sağ kolu, Filistin Kültür Bakanı Yasser Abed Rabbo ile buluştuk. Görüşmenin bir yerinde saatine baktı, "Bir canlı yayına katılmak için gitmem gerek" dedi.
Görüşmemize ara verdik ve ekran karşısında beklemeye başladık.
Az sonra, köşesinde kırmızı - siyah çizgiler üzerinde Arapça "Yarımada" yazan bir ekranda belirdi bakan... Karşısındaki konuklarla kavga eder gibi hararetli bir tartışmaya girişti.
Bakanın danışmanı, "Alıştık artık" dedi: "Bu kanal yayına girdiğinden beri her gece böyle tartışmalar izliyoruz".
"Bu kanal"
dediği, "El Cezire"ydi.

* * *
5 yılda, sadece yayın yaptığı Katar emirliğinde değil, Ortadoğu'da ulaştığı 35 milyon seyircinin zihninde de büyük etki yapmıştı El Cezire... Arap dünyasında o güne dek gündeme gelmeyen konuları cesaretle deşerek şeyhlerin kızdığı bir "haylaz çocuk" görüntüsü vermişti.
Ama asıl şöhretini Afgan bombardımanıyla kazandı. 7 Ekim gecesinden itibaren Kabil için yegane istihbarat kaynağı durumuna geldi.
Batı başkentleri, bombardıman başlar başlamaz Bin Ladin'in bant kaydını yayına sokan El Cezire'yi "Taliban'ın sesi" olmakla suçladılar, ancak El Cezire yetkilileri "CNN'in Irak yayınını hatırlatınca" sustular. Hatta önce Tony Blair, El Cezire kameraları karşısına geçti, sonra da Başkan Bush, Arap dünyasının sesi haline gelen bu kanala demeç verebileceğini söyledi.

* * *

Türkiye'de evinde kablolu yayını olanlar 40 küsur kanalı izleyebiliyorlar. Azerbaycan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Rusya'ya kadar dünyanın değişik sesleri ulaşıyor ekranlarımıza...
Peki niye aralarında El Cezire yok?..
Doğrusu ben, bütün dünyanın dikkati bu Katar televizyonunun üzerindeyken ve Afganistan'dan canlı yayın imkanı sadece bu kanalda mevcutken "savaşın öteki yüzü"nü oradan izlemek istiyorum.
CNN'e, BBC'ye, Sky News'a itirazım yok.
Ancak bugünlerde sağlıklı bilgiye ulaşabilmek için her haberi, her yorumu sorgulayarak dinlemeye ve mutlaka karşıt görüşüyle birlikte değerlendirmeye ihtiyacımız var.
Medya, kitleleri savaşa ikna edebilmek için Noam Chomsky'nin sıkça kullandığı tabirle "rıza imal ediyor" bugünlerde...
Madalyonun öbür yüzünü görmek, "karşı taraf"ın hissiyatından haberdar olmak o yüzden büyük önem taşıyor.

* * *

Türkiye'de yayın meselesini El Cezire yetkililerine sordum dün...
"Çoktan başvurduk, ama ne Telecom'dan, ne Digitürk'ten yanıt alamadık" dediler.
Türk yetkililerinden demeç alamadıklarından da yakındılar.
Arap dünyasında aktif rol oynamaya soyunan, Afganistan'a girecek birliklerin önünde yürümesi istenen Türkiye'nin, tezlerini Ortadoğu halklarına ulaştırması için daha iyi zemin olabilir mi?
Türkiye, kendi pozisyonunu anlatıp terörün çare olmadığını, çarenin demokratik ve laik yapılanmadan geçtiğini savunacaksa, asıl "hedef kitlesi" kendi bölgesinde değil midir?
Şu meşhur "Batı ile Doğu arasında köprü" rolü için her iki yakada sözü dinlenen itibarlı bir ülke olmak gerekmez mi?
Ancak bakıyorsunuz, Arap dünyası ne kablolu televizyonumuzda var, ne Dışişleri Bakanı'nın görüşme listesinde...
Siyaseten Batı'ya yönelmek ayrı bir şey, Ortadoğu'yla tarihi bağları koparmamak ayrı...
Bölgesinde hiçbir ağırlığı olmayan Türkiye, haçlı ordularının başında Kabil'e girse ne olacak?