Geçen ay, Nişantaşı’nda terk edilmiş bir arabanın arka koltuğunda bir kadın cesedi bulundu.
Polis, ilk araştırmada, ölen kadının bir şirketin gelinlik bölümünde satış temsilcisi olduğunu saptadı.
Eşini 2,5 yıl önce kaybetmişti.
Geniş bir çevresi vardı. Sadece o gün
50 farklı kişiyle cep telefonundan konuşmuştu.
Cep telefonu kayıtlarındaki isimlerin peşine düşüldü.
Son aranan numara eski bir hükümlüye aitti.
Üstelik hükümlü, altı yıl önce hemşire sevgilisini kıskançlık nedeniyle atkıyla boğarak öldürmekten mahkum olmuştu.
22 yıl ceza aldığı halde infaz yasasıyla
4,5 yıl yatıp yarı açık cezaevine sevk edilmişti.
Polis, 10 gün önce zanlının kaldığı yere baskın yaptı ve adamı yakaladı.
Cebinde, kadının telle boğularak öldüğünü duyuran haberler vardı.
Hemen sorguya alındı.
Olayı şöyle anlattı:
“Sen diğerlerinden iyi çıktın”
“Arife günü bir kafeteryada tanışmıştık. Sohbet ettik. Sonra üç-dört kez birlikte olduk. Olay gecesi beni evden aldı. Arabayla dolaştık. Fantezi yapıp arabada sevişmek istiyordu. Bir otoparka gidip aracı park ettik. Aracın arka koltuğunda birlikte olduk. Daha sonra bir süre konuştuk. Bana ne kadar sosyal bir insan olduğundan, eski sevgililerinden bahsediyordu. Konuşması sırasında birçok insanın ismi geçince ve ‘Sen diğerlerinden iyi çıktın’ deyince kendimi kaybettim. O sırada aracın içinde bulup oynadığım teli boğazına doladım, sıktım ve onu boğdum.”
Ağır tahrik unsuru
Uzmanlar bu ifadeyi çok inandırıcı bulmadılar ve olayı farklı yorumladılar.
“Antisosyal kişilik yapısına sahip bir psikopat”ın işi olduğu söylendi.
Bazıları “Annesine duyduğu öfkeden yapmıştır” dedi.
“Nefessiz bırakarak öldürüyor. Havasız kalmanın getireceği bir panik duygusu da olabilir” yorumu yapıldı.
Ama yorumlar içinde bana asıl ilginç geleni “Polise verdiği ifadeyle ağır tahrik unsuru varmış gibi ceza indirimine gitmeyi amaçlıyor olabilir” iddiasıydı.
Nedir bu olayda “ağır tahrik unsuru”?
Kadının “Sen diğerlerinden iyi çıktın” lafı...
Yani bir övgü cümlesi...
Ama erkeğin dikkati, bu cümlede “iyi çıktın”da değil, “diğerleri”nde yoğunlaşıyor.
Arabada fantezi yapacağı kadının dahi
“ilk erkeği” olmak istiyor.
Dahası var:
Bu isteğinin, cinayetten yargılanacağı mahkemede kendi masumiyetine delil olmasını bekliyor.
“Böyle laf, adamı katil eder” genel yargısına sığınıyor.
Mukayese korkusu mu?
Bu konudaki bilinen tez, erkekteki “deneyimli kadın” nefretinin aslen “mukayese” korkusundan kaynaklandığı yolundaydı.
Çünkü “el değmemiş kadın”, erkeğin zayıflıklarını bilinçsizce sineye çekerken, (örnek olayımızdaki deyimle) “sosyal” bir kadın “mukayese” edebilir ve zayıflığını yüzüne vurabilirdi.
Verdiğimiz örnek bu tezi çürütüyor. Çünkü “kahramanımız” “mukayese”de rakiplerinden “iyi” çıkıyor.
Demek ki, sorun kıyaslanma kaygısından ziyade, sakat namus anlayışında...
Yüreğe karşı etek
Ortalama erkeğin tutkusu da takıntısı da tendir.
Sevdiği kadın başkasına gönül verse aldırmaz ama eline başka erkeğin eli değse cinayet işleyebilir. Şöyle düşünür:
“İsterse başkasını sevsin, yeter ki sevişmesin.”
Kadında cümle tersine döner:
“İsterse başkasıyla sevişsin, yeter ki sevmesin.”
Çünkü kadına göre vücudun merkezi yürektir; erkeğe göre etek...
İstisnalar dışında ikisi de o merkezi koruma derdindedir.
Erkek eteği paylaşmaz, kadın yüreği...