Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yarın 40. ölüm yıldönümünde anılacak olan Marilyn Monroe, ölümünden birkaç yıl önce bir mülakatta şöyle demişti:
"Evet, bende özel bir şey var ve bunun ne olduğunu biliyorum: Ben, elinde boşaltılmış bir uyku hapı şişesiyle yatağında ölü bulunacak kızlardanım".
Aynen öyle oldu.
5 Ağustos 1962 sabahı, elinde boş bir uyku hapı şişesiyle yatağında ölü bulundu.
"İntihar mı etti, öldürüldü mü" sorusu hala tartışılıyor.
Tabii Marilyn Monroe’nun ölümsüzlük sırrı da...
***
Geçen yaz onun yazar Arthur Miller’la ilişkisinin öyküsünü okurken (Christa Maerker, iletişim, 1999) Marilyn’deki ışığı olduğundan parlak gösteren şeyin, o ışığın fonundaki esrarlı karanlık olduğunu fark ettim bir kez daha...
Nasıl olup da aynı çehre, hem ilgiye susamış bir kız çocuğu kadar masum, hem ilgiye susamış milyonları doyuracak kadar şuh olabiliyordu?
Belki de bunun sırrı, onun Norma Jeane ile Marilyn Monroe arasında sıkışmış kişiliğindeydi.
Norma, onun gerçek adıydı.
Yoksul bir çocukluğun içinden yara bere içinde sıyrılabilmiş bu öküz kız, Hollywood tacirleriyle bir olup kendi çamurundan Marilyn heykelini yaratmıştı.
Gülümserken üst dudağını aşağı doğru çekmeyi, bakarken gözlerini şehvetle kısmayı, yürürken kalçalarını birer davet mektubu gibi sallamayı öğrenmişti.
Bunlar Norma’nın dudakları, gözleri, kalçaları değildi artık...
Monroe’nundu...
***
Ya Norma?..
Denen o ki, Norma, bu cilanın derinlerinde bir yerde sessizce yaşamaya devam etti.
Makyözü Allen Snyder’e bakılırsa "Marilyn, özellikle onu seksi bulan toplulukların önüne çıkmaktan müthiş korkuyor, şöhretiyle birlikte bu korkusu da büyüyordu".
Kamera önüne çıkana dek, sınava girecek bir öğrenci gibi ürkekleşir, adeta bir panik hali yaşar, sesi ve elleri titrerdi.
Burada, ürken, panikleyen, titreyen Norma’ydı aslında...
"Motor" sesiyle birlikte aynanın karşısına, ışıkların altına, kameraların önüne Monroe çıkar ve bu seksi kadın, mahcup Norma’dan rolü devralırdı.
***
MM, ölümünden 1.5 yıl önce rejisör Henry Hathaway’e gözyaşları içinde şunları söyler:
"Yaşamım boyunca Marlyn Monroe’yu oynadım. Marilyn Monroe... Marilyn Monroe... Sonuç ne? Yalnızca kendi taklidimi oynuyorum".
Sığınabileceği yegane liman sevgiydi.
Seveceği adam onu Marilyn Monroe’dan uzaklaştırabilmeli, içinde yaprak gibi titreyen Norma’yı bulup çıkarabilmeli, kendisini bebekken terk etmiş babasının boşluğunu doldurabilmeliydi. Belki de onun için erkeklerine hep "Daddy" ("Babişko") diye seslenecekti.
Oysa sevdiği adamlar ona Marilyn Monroe olduğu için tutulmuşlardı.
Norma, olsa olsa onlara korunma ihtiyacı içinde bir kadının durumundan vazife çıkararak kendi benliklerini okşama fırsatı verebilirdi.
***
Marilyn’nin çoğu birbirini tutmayan biyografilerinden birinde, intiharından saatler önce, babasını telefonla aradığı ve "Babişko... Benim... kızın... Marilyn Monroe..." dediği söylenir.
Telefondaki adam, "Benim öyle bir kızım yok" demiştir.
İşte orada, Norma, varolabilmek için, kendi yarattığı Marilyn’i yok etmeye karar vermiştir.
Belki giderken, pek çok muhteris kadına, içinde "Babişko" diye yardım dilenen çocuğu göstermiştir;
...ve pek çok erkeğin içinde, o öksüz kız çocuğunun yardımına koşmaya hazır bekleyen kahramanı diriltmiştir.
Kim bilir belki de ölümsüzlüğünün sırrı buradadır.