Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


En çok bastırmaya çalıştığımız duygular aslında en fazla bize ait olanlardır ya...
...korktuğumuz, gizlediğimiz, kendimize saklayıp, kendimize yasakladığımız, ölesiye arzularken, kıyasıya caydığımız...
...kaçtıkça yakalandığımız...
Biraz olgunlaştığında insan, asıl benliğinin, yüzünden ışıl ışıl vitrine çıkardıklarında değil, arka depoda en derine sakladıklarında gizli olduğunu fark ediyor.
Toplumlar da öyle galiba...
En çok lanetledikleri, aslında kendilerini en çok ele verenleri...
Duymak istemediğini, göze alamadığını, kendine yasakladığını söyleyen evlatlarını öldüresiye taşlıyor insanlık, içinde gizli şeytanı taşlarmış gibi öfkeli...
Lakin yıllar sonra dönüp bakıyorsunuz ki, o toplumdan geriye sadece o lanetli bir avuç insan kalmış.
...gerisi laf - ı güzafmış.
* * *
Geçen gece Paris'te UNESCO salonlarında Nazım Hikmet yılının açılış töreni vardı.
UNESCO geçen yıl, şairin 100. doğum yıldönümünün bütün dünyada kutlanması için bir tavsiye kararı almıştı.
Töreni izleyen ve 12 yıldır Paris'te yaşayan bir dostum çıkışta duygularını şöyle anlattı:
"İnsan memleketinden uzak yaşayınca, vatanseverlik damarları normal zamanlara göre daha kabarık oluyor, çevresindekilerden kendi ülkesine, kendi insanlarına yönelik iyi şeyler duymak istiyor insan... Bugüne kadar Türkiye'ye ilişkin duyduğum (klasik 'deniz, güneş, lokum, dansöz, misafirperverlik' muhabbeti dışında) en olumlu sözler Nazım Hikmet ve Yılmaz Güney içindi. Ve bu iki insan da ülkelerinin dışında veda ettiler hayata. Bir yandan Türkiye'yi dünyaya tanıtmaya çalışırken, bir yandan bütün dünyanın saygıyla tanıdığı Türkiyeli sanatçıları biz içimizden atıyoruz".
* * *
Benzer cümleleri geçen yıl Bakü'de de işitmiştim:
"Ne hikmetse" diyordu bir Azeri yazar, "...bizim buralarda en sevilen Türkler, sizin oralarda en çok lanetlenenler..."
Geçen gece Tarkan da CNN Türk'teki Frekans programında, şeytan taşlama adetinin son kuşağı da teslim aldığını duyuruyordu.
"Başarının önüne neden set çekiyoruz" diye soruyordu, çocuksu bir hayretle...
Klibinde biraz ateşli öpüştüğü için Türk aile yapısına - Allah muhafaza - zarar vereceği endişesiyle yasaklanan "Hüp" şarkısı, Türkiye'nin tanıtım filminde kullanılıyordu şimdi...
Tıpkı ateşli şiirleri, topluma - Allah muhafaza - zarar vereceği endişesiyle yasaklanan Nazım'ın şimdi UNESCO tarafından dünyaya "Büyük Türk şairi" olarak tanıtılması gibi...
* * *
Toplumlar da insanlar gibi, ürktüğü fikirleri, duyguları ve içinde onları uyandıranları yasaklar kendine, şeytan gibi taşlar onları...
Gün gelip biraz olgunlaşınca, lanetlediklerinin aslında kendi varlığını en iyi ifade edenler olduğunu anladığında genellikle "şeytanlar" için vakit geçtir.
Ancak insanlık, toplumların sokmadığı kapılarda, ayakta alkışlayarak karşılar o "lanetli şeytanlar"ı...