Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan yalan yanlış yazan gazetelere yönelik “almama” kampanyası öneriyor ya...
Acaba medya da yalan yanlış konuşan politikacılara yönelik bir “vermeme” kampanyası açsa nasıl olurdu?
Düşünsenize Başbakan kürsüde konuşuyor. Bütün televizyonlar canlı yayında...
Diyor ki:
“Aksi ispat edilene kadar herkes masumdur. Biz Ergenekon davasına bu anlayışla bakıyoruz.” Bunları söyler söylemez bütün televizyonlarda birden yayın kesiliveriyor.
Ya da “Avrupa Birliği sürecini büyük kararlılıkla destekliyoruz” derken...
Ya da “Türk Silahlı Kuvvetleri ile tam bir görüş ve anlayış birliği içindeyiz” derken...
Ekranların siyasetçiler için böyle bir yalan makinesi rolüne soyunması harika olmaz mıydı?
* * *
Medyada özeleştiri geleneği yerleşiyor. Gazeteler birbirini acımasızca vuruyor.
Çok sesli bir medya ortamında hiçbir yalanın birkaç saatten fazla yaşaması mümkün değil.
Bir internet sitesinde yer alan yalan haber, anında karşı site tarafından düzeltiliyor.
Bir televizyonun yanlış haberi o dakika rakibi tarafından yalanlanıyor.
Bir gazetenin verdiği çarpıtılmış manşet, hemen ertesi gün tekzibi yiyor.
Ölümcül bir rekabet, çokça yalan haber üremesine neden olsa da, o yalanların hızla ortaya konmasına ve gerçeğin ortaya çıkmasına da hizmet ediyor.
* * *
Hal böyleyken Başbakan’ın hem de doğru bir haberden yola çıkarak yanlış bir çağrı yapmasına ne demeli?
Gaziantep AKP il binası açılıyor.
Arkada “Durmak yok, hizmete devam” pankartı var.
Yerde kesilen kurbanların kanından bir kızıl gölet oluşmuş.
Radikal, esprili bir başlıkla konuyu manşete taşımış:
“Durmak yok, kesmeye devam!”
Yalan var mı?
Yok.
Nitekim Başbakan da “Ben yaptıkları işi (yani uluorta kurban kesmeyi) tasvip etmiyorum. Keşke bunu bir hayır kurumunda yapsaydılar” diyor.
Sorun ne o zaman?
“Atılan başlık ve bunu tam sayfa vermek çok çirkin”miş.
Yani haber doğru olsa da hangi başlıkla ve ne büyüklükte vereceğimizi de Başbakan’a danışmamız gerekiyor.
Bu basın modelinin hangi rejimlerde uygulandığını söylemeye gerek var mı?
* * *
Bunun yanlışlığını belli ki Brüksel’de Avrupalı liderler de söylemiş Erdoğan’a...
“Ben basına yasak getirmiyorum. Sivil inisiyatif kullanıyorum” cevabını vermiş.
Yasak, tek parti döneminde kaldı.
Ama çok partili demokrasiye geçildiği günden beri, yasağın yerini dolaylı baskılar aldı.
Bunun en talihsiz örneğini Tan gazetesinin başına gelenlerden biliyoruz. “Niye o haberi verdiniz, niye bunu büyüttünüz?” fırçaları sonuç vermeyince Tan, kışkırtılmış “sivil inisiyatif” tarafından basılıp yağmalanmıştı.
Türkiye o günden beri sağlıklı bir iktidar-basın ilişkisi tanzim edemedi.
Şimdi de zaten okumayı sevmeyen bir halka “Almayın-okumayın” çağrısı yapan bir Başbakan’la karşı karşıyayız.
Baştaki soruya döneyim:
Erdoğan, Radikal’in kurban haberini göstererek “Yalan yazıyorlar” dediğinde yayın kesilse hoş olmaz mıydı?