Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Gazeteci dostum Muharrem Sarıkaya, bir aydır gezdiği Anadolu’da halkın AB’yi nasıl algıladığına ilişkin ilginç bir sahne anlattı:
Bilecik - Bandırma arası çok fakir köylerden geçmişler. Yolda tezgahta domates satan bir yaşlı köylüye "Ne diyorsun bu AB paketine" diye sormuş Muharrem:
"- İyi oldu beyim" demiş köylü...
"- Ama Apo’yu asmayacaklar" diye kaşıyınca da kızmış:
"- Bırak onu beyim! Bu köyde bu domatı alacak adam kalmadı. Ancak Avrupa’ya girersek bunu satabilirim".
***
CNN Türk’te Mehmet Ali Birand "Derviş’in en çok nesine kızdınız" diye sorunca MHP’li İsmail Köse, "Anadolu’yu hiç tanımıyor" dedi.
Gerçeği seçim gösterecek; ama bence asıl MHP, Anadolu’daki değişimi hiç fark etmiyor.
Nitekim Öcalan’ın idamını siyasi malzeme yaparken, Anadolu insanının pragmatizmini sezemedikleri için çakıldılar.
Meclis, Apo’nun hayatının, halkın geleceğine ipotek koymasına izin vermedi ve birkaç gösteri dışında da buna tepki gelmedi.
***
Birkaç örnek daha:
Sizce Alman anneden doğan, Amerikalı bir Katolik’le evli birinin tenis oynayarak Türkiye’de politika yapma şansı var mıydı daha önce?..
Bugün öyle birine, "kurtarıcı" gözüyle bakılıyor.
Hacca gitmemiş, ayağında çarıkla köy köy gezmemiş, siyasete hiç girmemiş birinin "en güvenilir isim" seçilmesi düşünülebilir miydi?
Bugün öyle biri Çankaya Köşkü’nde oturuyor.
Ya siyasetin yeni lideri hakkında, eskiden olsa yeri göğü inletecek "Sabetaycı", "İki damadı da yabancı" suçlamalarının, zerrece iltifat görmeyip, marjinal gazete sütunlarına sıkışıp kalmasına ne demeli?
***
Türkiye’ye eski düşünce kalıplarıyla bakanların algılayamadığı bir değişim sinyali var:
Siyasette, itikatların yerini ihtiyaçlar alıyor.
Ve ihtiyaçlar karşılandıkça itikatlara talep düşüyor.
Bu eğilimin bir nedeni taşranın kent karşısında ağırlığını yitirmesi ise, bir başkası da gelişen iletişim imkanlarıyla taşranın da değişmesi...
***
Bir başka sahneyle noktalayayım:
Özal’ın ölümünden sonraki günler...
Asaf Savaş Akat - Nilüfer Göle çiftinin evinde bir yemek...
Davetliler arasında Güler Sabancı, Rüştü Saracoğlu, Cengiz Çandar ve Amerika’dan birkaç günlüğüne gelmiş Dünya Bankası Direktörü Kemal Derviş var.
Derviş, "Özal’ın yerini kim alır" sorusunu atıyor ortaya...
Sofradakiler Saracoğlu’nu işaret edince Çandar karşı çıkıyor:
"Özal, öyle bir ölçü koydu ki, bundan böyle Türkiye’nin kaderine hükmedecek adamın, cuma namazına gidiyor olması lazım". (Sefa Kaplan’ın Cengiz Çandar’la röportajından).
Dün Anadolu’nun nabzını iyi tutan bir dostuma bu hükmü sordum:
"Belki 28 Şubat’a kadar öyleydi" dedi, "...ama şimdi kıstaslar değişti. Artık cumayı, türbanı değil, kendisinin önünü açacak politikaları ön plana koyuyor Anadolu insanı..."
***
İşte bu koşullar, Derviş’in düne kadar siyasette dezavantaj sayılan hususiyetlerini avantaja çeviriyor.
"Krizle gelen bakan", dün Adnan Menderes’in idama giderkenki sözleriyle veda etti bakanlığa:
"Kimseye kırgın değilim".
Göreve geldikten sonraki ilk demecinde Die Zeit’e "Umudum, bir orta - sol ittifakta" demişti.
17 ay sonra dün aynı hedefi işaret etti.
Şansı bol olsun!