Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer önceki gün bir mesajı yayımlayarak "Hıristiyan vatandaşların Noel bayramını kutladı".
Merak edip sordum:
Köşk, Noel'i son 3 yıldır kutluyormuş. Yani bu "jest", Demirel döneminde başlamış, Sezer'le sürüyor.
Doğrusu sevindirici bir duyarlılık bu...
Türkiye, nihayet resmi düzeyde "Müslüman olmayan yurttaşları"nı fark ediyor ve onlarla "bayramlaşıyor".
Daha doğrusu, bir zenginliğinin farkına varıyor.
* * *
İsmail Arıkan, "Mahallemizdeki Ermeniler" kitabında (İletişim, 2001) 1920'lerin Darende'sindeki Müslümanlarla Ermenilerin gündelik hayatlarından ayrıntılar aktarır.
"Paskalya'da Ermeni çocuklar yumurta tokuştururlar, bu yumurtalara kaymaklı keteler, gevrek simitler eşlik ederdi. Ermeni evine yolu düşen Müslümanlara bu çöreklerden ikram edilirdi. Ramazan ve Kurban bayramlarında Ermeniler Müslüman evlerine tebrike giderdi".
Dikkatiniz çekerim; Arıkan'ın hafızasını süsleyen bu bayramlaşma sahneleri 1920'lerde, yani "tehcirin travması"ndaki küçük bir Anadolu kasabasında yaşanıyor.
* * *
Ben de geçen yılki Paskalya'da Midyat'ta Mor Abraham Manastırı'nda çekim yaparken, okunan ilahilerdeki mesajın, vaazlardaki tonlamanın, zılgıtlardaki neşenin, yoğurt çorbasındaki lezzetin nasıl Müslümanlarınkine benzediğini görmüş, bu coşkuyla kırmızı yumurta tokuşturmuş, peynirli poğaça yemiştim.
Oralarda bayram denilince sadece "Şeker ve Kurban" anlaşılmıyordu.
Her sabah, cami minareleriyle, kilise haçlarının süslediği bir ufka uyanan Mardin, - bu zenginliğini hızla tüketiyor olsa da hala - "dört bayramlı bir şehir" keyfini sürüyordu.
* * *
Şimdi Mardin'in, sıradan bir ritüel olarak asırlardır bildiği, yaşadığı bu gerçeği, Türkiye ve dünya yeniden inşaya çalışıyor.
Ankara'da Çankaya Köşkü, Hıristiyan Türkiyelilerin Noel'ini kutlarken, Washington'da White House, Müslüman Amerikalıları, Ramazan Bayramı'nda Başkan'la buluşmaya davete diyor.
Ne yazık ki, din savaşlarına, oluk oluk kan akıttıktan sonra son verebilen Avrupa gibi, bizler de "öteki" ile kaynaşmanın önemini, ancak pahalı bedeller ödedikten sonra kavrayabiliyoruz.
Sahip olduğumuz bu çeşitliliğin, ne kadar önemli olduğunu yeniden keşfediyoruz.
* * *
Ya resmi düzeydeki bu duyarlılığa halkın tepkisi?..
Yine gündelik hayatın içinden küçük bir örnek buna dair ipucu veriyor:
Televizyonda 100 gündür süren "Biri Bizi Gözetliyor" yarışmasını, istavroz çıkarmadan işe koyulmayan Hıristiyan kökenli bir Türkiye yurttaşı kazandı.
Hem de Anadolu jürisinin oylarıyla...
Toplumsal hafızanın derinliklerine işlemiş bu "bir arada yaşama kültürü"nü, övünç duyduğumuz bir ulusal haslet olarak yaşatabilirsek, Hıristiyan kiliselerinin mülk sahipliğine zorluk çıkarma gibi küçük ayak oyunlarına girişmezsek, 50 binden 3 bine inmiş Süryani kökenli yurttaşlarımızı anavatanlarına döndürebilirsek, o muhteşem mozayiğin tozunu alabiliriz.
Hem de hiçbir filmin zedeleyemeyeceği şekilde...
Mutlu Noeller Türkiye!..