New York
New York’taki Birleşmiş Milletler binasının girişinde bir tabanca heykeli var; namlusuna düğüm atılmış.
Bu heykel, dünya uluslarının ortak örgütünün, savaş karşıtı tavrını sembolize ediyor.
Bugünlerde o heykeli geçip binanın ziyaretçi lobisine doğru yürürseniz,aynı tavra omuz veren bir sergiyle karşılaşacaksınız:
“Dünya Barışı için Karikatür Sanatı” sergisi...
Serginin afişinde Pavel Botezatu‘nun bir karikatürü var:
Bir tank... Tankın üzerinde savaştan kaçan insanlar; kundakta bebekler, kucakta kediler, nineler, tavuklar, civcivler...
Bir savaş makinesini, asrımızın Nuh gemisine çevirmişler...
Adeta içinde bulunduğunuz binanın bir temsili resmi bu:
Tank paletleri üzerinde Birleşmiş Milletler...
* * *
Aydın Doğan Vakfı, 25 yıldır Uluslararası Karikatür Yarışması düzenliyor. Bugüne dek 128 ülkeden 7200 sanatçı, 10 binlerce karikatürle katılmış yarışmaya...
Hürriyet’in New York temsilcisi Doğan Uluç, 25. yıl için “Neden bu eserlerden barışla ilgili olanları Birleşmiş Milletler’de sergilemiyoruz?” önerisini ortaya atmış.
Vakıf yetkilileri, hemen New York’la temasa geçmişler. Dışişleri’nin ve BM’deki Türkiye Daimi Temsilciliği’nin de katkılarıyla bu düş gerçek olmuş.
Önceki akşam New York’ta bu serginin açılışındaydık.
Açılışın sunuculuğunu, ev sahibi BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un Enformasyon ve İletişim işlerinden sorumlu yardımcısı Kiyotaka Akasaka üstlendi. Akasaka, “tercüme gerektirmeyen” bu sanatın, dünyada barışı, hoşgörüyü ve “öteki“ne karşı anlayışı yaygınlaştırmadaki gücüne değindi.
* * *
Sergilenen 50 karikatürde bu gücü hissetmek mümkün...
Söze gerek bırakmayan çizgilerde barışın ortak dili var.
İşin ilginci, hemen tüm karikatürlerin barışı, savaş üzerinden anlatması...
Endonezya’dan Widada, balkondan savaşı izleyen bir “ressam general”i çizmiş. Patlama görüntüleri tuvaline havai fişekler olarak yansıyor.
Ukrayna’dan Sereda’nın da benzer bir mesajı var:
Gemi güvertesinde bir savaş tüccarı, ufukta yunus balıkları gibi sıçrayan denizaltıları seyrediyor keyifle...
Sırp Stankoviç, bir “Dünya Tarihi” kitabı resmetmiş; kitap ayracı, sayfalar arasında kanlar içinde yatan bir asker...
Şevket Yalaz’ın bir tankın namlusuna çizdiği kelebek, namluyu yere yatırmaya yetmiş.