Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Aşağıda aktaracağım sahneyi bizzat tanığından dinledim:
Bir helikopter, Marmara'da bir fabrikanın bahçesine kondu. İnen banka genel müdürü doğruca ünlü işadamının ofisine gitti:
"Beyefendi, bizden aldığınız kredi şu kadar. Bankamıza aşırı borçlanmış durumdasınız. Borcunuzu bir plana bağlayalım, geri ödeyin" dedi.
İşadamı fütursuzca "Beş kuruşum yok" yanıtını verdi.
Genel Müdür "O zaman fabrikalarınızın bir bölümünü tasfiye edin, ödeyin" demeye kalkışında işadamı müthiş öfkelendi:
"Bak kardeşim" dedi, "Bizim lider bir - iki yıla kadar Başbakan olacak, ben de devlet bakanı olarak kabineye gireceğim. O zaman hepinizin canına okuyacağım. Kalk git şimdi buradan..."
Helikopter kös kös geri döndü.
Bu görüşmeden 1 yıl sonra işadamının lideri Başbakan oldu, kendisi ise devlet bakanı... Hem de "bankalardan sorumlu devlet bakanı..."
* * *
Üst düzey bir yargı mensubu geçen ay odasında bir başka sahne aktarıp şöyle konuşuyordu:
"Ülkenin en tepesinde oturan adam, herkesin içinde bir kamu bankasının genel müdürünü 'Sen şu işadamının kredisini niye geciktirdin' diye azarlayıp 'Vereceksin kardeşim' diye üstelerse biz o bankaları nasıl usulsüz kredi vermekle suçlayabiliriz?"
Son "ekonomik kriz"i bir "siyasi kriz"e dönüştüren bam teli işte burası...
Kamu bankalarına yönelik operasyon, siyasetin finansman odağını kurutacak.
Peki siyasetçi buna razı olacak mı?
Olur gibi yapacak, ancak bir yandan da sinsice ayak diremeyi sürdürecek.
Türkiye 30 yıl önce reform için Dünya Bankası'ndan Atilla Karaosmanoğlu'nu davet ettiğinde İsmet Paşa genç ekonomiste şöyle söylemişti:
"Siyasete gireceksen şunu bilmen lazım: Biz burada konuşurken, yanımızdaki odada senin kuyunu kazmak için hazırlık başlamış olabilir".
Bugünlerde ben en çok o "yan oda"dan endişeliyim.
* * *
Türkiye'de sermaye hızla el değiştiriyor.
Sermayenin el değiştirdiği yerde siyasetin el değiştirmemesi beklenemez.
Boşluk kaldırmamasıyla ünlü siyaset, Sezer gibi, Derviş gibi partisiz isimlere göz kırpıyor bugünlerde...
Politikada değişim rüzgarları esiyor. "Ekonomik önlemler paketi"ni, "siyasi önlemler paketi"nin izlemesi bekleniyor.
Amerikan büyükelçisinin görülmedik bir rahatlıkla "Derviş'e destek tahkikatı"na çıkması istikbale dair ipuçları veriyor.

Nankör kediler partisi
Anayasa Mahkemesi'ndeki Fazilet davasının bir seçimi kaçınılmaz kılacağı, o zamana kadar nispeten ferahlayan ekonominin rüzgarıyla ve dış destekle seçime girecek Derviş'in önce milletvekili, ardından da Başbakan olabileceği konuşuluyor Ankara kulislerinde...
Köşk'ten sonra Konut da bir "nankör kedi"ye teslim edilirse bu, "yan oda"nın "siyasi deha"sını göstermez mi?
* * *
Şimdi Derviş, ardında ciddi bir kamuoyu desteğiyle işbaşı yapıyor.
Dezavantajı, kendisinden önce gelen herkesin işe "halkın fedakarlığını isteyerek" başlamış olması...
Bir gün birisi bizden fedakarlık istemezse gerçekten farklı bir programla karşı karşıya olduğumuzu anlayacağım.
Fedakarlık yapma sırası, yazının başında anlattığım yöntemlerle bu ülkeyi soyanlara gelmeli artık... Çünkü yurttaşın fedakarlık yapacak gücü kalmadı.
Bugün Derviş'in kamu desteğine ihtiyacından fazla, kamunun Derviş'in desteğine ihtiyacı var.
O yüzden halkın programa sahip çıkması isteniyorsa, önce program halka sahip çıkmalı.