Popüler eğlence mekânlarından birinde gecenin ilerleyen saatleri... Barı hıncahınç dolduran çakırkeyif müşteriler sahneden yayılan ritmik müziğin ilk nağmeleriyle yerinden fırlıyor:
"Yazıklar olsun / kaderin böylesine yazıklar olsun / Batsın bu dünya!.."
Kıblesi sahne olan bir ayinde ciğerini yırtarcasına haykıranların hiçbiri dünyanın batmasını isteyecek kıvamda değil. Güle oynaya, göbek ata ata, ağızlarında şaka gibi duran sitem dizeleriyle feryat ediyorlar:
"Ben ne yaptım kader sana / şikâyetim Yaradanaaaa..."
Ayinin bir yerinde, şarkıcı kitleyi tembihliyor: "Şimdi ben ‘offf’ diyeceğim, siz ‘ohhh’ diyeceksiniz. Anlaştık mı?" Ve alkollü dudaklar, bin yılın kederini üfler gibi "Ohhh" çekiyor hep bir ağızdan...
***
Ne oluyor?
Bizim gariban "Orhan Abi"mizin bu cakalı ortamlarda ne işi var?
"Tıkırı yerinde" bunca insan, niye "bu dünya batsın" istiyor?
25 yıl önce sırtında parka, gecekonducularla kol kola dozerlerin üstüne yürüyen, "Bırakın da yaşayalım" diye diklenen, garipler hor görülmesin isteyen çilekeşimiz nasıl olup da eski serzeniş sözlerini tekno ritmiyle mikserde harmanlayıp göbek atılacak kıvama sokuyor?
"Her seven kavuşsa belki aşk olmazdı" diye yazan adam, neden şimdi reklam uğruna "ideal aşk"ın peşine düşüyor; aşkına kredi kartının adını veriyor?
***
Bir tek o da değil ki,
Boynu bükük yetimlerin sesi Emrah, mankenlerle fink atıyor.
Çilekeş sofraların tütsüsü Ferdi Tayfur, "Gece hayatım bitti / kadehi yere attım / Beni kutlamalısın / sigarayı bıraktım" diye şarkı yapıyor.
Anlı şanlı "Müslüm Baba" filli renklere boyanıp, telesekretere konuşamadığı için "bir bar taburesi üstünde paramparça" oluyor. 1970’lerin okul kaçamaklarında "Dur geliyorum" namlı filmlerde "İsveçli yıldızlar"ı sıraya dizen Tamer Yiğit, bugün AKP listesinde İstanbullu seçmene "Dur geliyorum" diyor.
Sahi ne oluyor bunlara?
***
Hiçbiri bizim mahallenin starı değildi gerçi, ama onların sızlanışında hak verdiğimiz bir şeyler vardı. Sevilmeyip sevenleri, marazi aşka düşenleri, kaderine küsenleri, kendisini kusan şehre sitem edenleri, izbe porno salonlarında nefsini söndürenleri tanır, dinler, anlardık. Sahiciydiler.
Bir gün gecekondulara kat çıkıp ağa olacaklarını, kuşattıkları şehirde iktidara oynayacaklarını, dışlanmışlıklarının acısını pişkin bir "Ben buyum, yersenöcilikle çıkaracaklarını, şampanya yağdırdıkları şarkıcılara 8 kez üst üste "Pala Remzi" okutacaklarını, bir zamanlar bahtsızların milli marşı olmuş şarkıyla göbek atacaklarını bilmiyorduk.
Herhalde "Orhan Abi"ler, "Müslüm Baba"lar, "Küçük Emrahölar da gün gelip kitle kültürü denilen yamyamın pençesine düşeceklerini, eğlence endüstrisinin boyunduruğuna gireceklerini, "köpeğin önüne atsan yemez" dedikleri paranın peşine düşeceklerini, halkımızın bunca zaman modern görünme ıkınmasıyla içinde bastırıldığı alaturkalığı salıvereceklerini, popüler olup "inleyen nağmeleröden arındıkça bir zamanlar sesine barikat kuran kapılarda kırmızı halılarla karşılanacaklarını kestiremiyorlardı.
Kitle kültürünün arsız fabrikası, marjinalmiş, yerelmiş, muhalifmiş dinlemeksizin toplumun bütün zulalarını patlatıp onların malzemesini aynı pop ritmiyle harmanlayarak her tür ruh haline uygun şablon nakaratlar çıkarttı piyasaya ve 10 yılda, "Batsın bu dünya" ile "10. Yıl Marşı"na aynı hevesle zıplayan insanlar yarattı her yaştan...
Bundan sonra biz "Offf" diyeceğiz.
Siz "Ohhh" diyeceksiniz.
Anlaştık mı?