New York faciasının ardından ilk aklıma gelen Kumru oldu.
Haber alamadığımız saatler boyunca oğlunu ve kendisini deliler gibi merak ettik. Nihayet haber aldığımızda birbirinden ilginç gözlemler aktardı; New York'ta asıl yıkılanın ne olduğunu anlatan gözlemler...
Bugün sütunumu daha 4 ay önce bana Manhattan Adası'nı gezdiren Kumru'nun "New Yorklu bir Türk" olarak geçen pazar katıldığı mitingden aktardığı sevgi, endişe, gurur ve korku dolu satırlara bırakıyorum:
* * *
"Geçen pazar akşamı Manhattan Adası'nın silüetinin en güzel göründüğü noktada durup, hala yükselen koyu dumana bakarak duru sesli Arap imamın okuduğu Yasin'i dinledik. O an, bunun son 6 gündür yaşadığım en güzel an olduğunu hissettim. İnsanlığa inancım tazelendi.
New York'un gerçek güzelliğini yansıtan çeşitli köken ve dinden insanlar, Arap mahallesinde bir araya gelip, elimizde mumlarla kordon boyuna yürüdük sessizce... Pankartlarda "Nefreti durduralım", "Düşman Müslüman komşularımız değil, nefret ve şiddettir" yazıyordu. Müslüman, Musevi, Hıristiyan, Budist vb. cemaati dualar okudu. Filistinli bir Hıristiyan'ın okuduğu İncil'i dinlerken birçok New Yorklu, meselenin Başkan Bush'un anlattığından çok daha karışık olduğunu anladı.
* * *
"Bir yanda, özellikle New York dışında, gözü dönmüş bir milliyetçilik ava çıkmaya hazırlanırken, hemen her köşe başında insanların kendi dilleri ve inançları ile derin üzüntülerini ifade ettikleri derme çatma anma köşeleri de karşıma çıkıyor. En sevdiklerimden birisi şu:
"Şiddeti durduralım, bu eylemi yapan insanlar kendi kültürlerinin temsilcisi değiller."
Ancak New York'ta olabilecek biçimde on binlerce insan din ve milliyetçilik ifadeleri kullanmaksızın kaderlerini dile getirmenin yollarını buluyorlar. İşte bu kenti onun için seviyorum ve onun için içim kanıyor.
* * *
Buralarda adaba uygun olmayan sinkaf etmeye "f - word" denir; şimdilerde "f - word" dendiğinde terörizmin belini kırmak için kısıtlanacak özgürlükler geliyor. Yasa Kongre'de görüşülüyor, telefonlar dinlenecek, mektuplar okunacak, kimlikler her daim taşınacak. Benim kimliğimde "Dini: islam" mı yazacak?
Televizyonda tuğla yığınları ve hamaset dışında bir şey yok; radyoda hiç değilse bir iki kanal, dışımızdaki dünyayı daha iyi anlatıyor. Cumartesi sabahı, radyoya telefon eden bir yurttaş, "Bütün Müslüman Amerikalılar derhal FBI'ya teslim olsunlar. Bir vatana bağımlılık sınavı yapılsın, sınavı geçemeyenler toptan imha edilsinler" buyurdu. Az sonra, kahveci dükkanında oğlumu ve beni pek seven sevimli tezgahtar "Korkma Kumru bizim mahallede kimse sana zarar vermez" dedi ve korkmaya başladım. Taa ki pazar günü Manhattan'a karşı güneş batarken Yasin dinleyene kadar... Bu kenti canlı kılan, ayakta tutan Wall Street değil, 200 yıldır dünyanın dört bir yanından gelip, canla başla birlikte yaşamayı öğrenen, standartlaşmaya, tek tipleşmeye direnen çok renklilik... Bu çeşitliliği, ne "Tanrı Amerikalı'yı korusun", ne de "Pis gavurlar" dar kafalılıklarının yenemeyeceğine, boğamayacağına dair bir sürü belirti var.
Kendimi hep "dünya vatandaşı" saydım ama bir New Yorklu olarak "We shall overcome" ("Hakkından geleceğiz")in şimdi yeni bir anlamı var benim için..."