"Yüreği ağzına gelir tabii" demişti Semiha Berksoy...Son söyleşimizde o ilginç geceyi öyle heyecanla anlatmıştı ki, 94 yaşında vefat ettiği bu hafta, onu bu anıyla uğurlamak istedim.* * *1934 Haziranı...Türkiye, İran Şahı Rıza Pehleviyi ağırlamaya hazırlanıyordu.Atatürk hem Türk - İran dostluğunu hem de Türkiyenin çağdaşlaşmasını vurgulayan bir etkinlik peşindeydi.Aklına opera geldi; Berlinde, Sofyada özenerek izlediği ve "Bu düzeye ulaşmamız şart" dediği opera...Münir Hayri Beyden bir opera istedi. Konuyu da İranlı şair Firdevsinin Şehnamesindeki Feridun efsanesinden esinlenerek kendisi buldu.* * *Eser Adnan Sayguna ısmarlandı.Saygun panikledi. Önünde bir ay vardı; elde ise ne beste, ne solist, ne koro, ne orkestra...Derhal oyuncu arayışına girişti ve Münir Hayri Beyi, İstanbulda Lüküs Hayatta oynamakta olan Semiha Berksoya gönderdi.Berksoy, librettoyu trende okudu. Anadolu kızı Ayşe rolündeydi. Ankarada Lozan oteline yerleştiler. Halkevinde provalar başladı. Atatürk, önce zevkine güvendiği bir yabancı büyükelçiyi, sonra birkaç dostunu gönderdi ve nihayet 12 Haziranda "ekibi imtihan etmeye" bizzat geldi. Berksoy İngiliz kornosu eşliğinde köy şarkısını söyledi. Prova bitince locadan "Bravo" sesi duyuldu.Rahatladılar.* * * İşte çağrı, o gece geldi.Haber veren Nimet Vahit, "Semiha, çabuk hazırlan, Atatürk bizi bekliyor" diyordu.Berksoy, o unutulmaz sohbetimizde sonrasını şöyle anlatmıştı:"Toyum daha, çok da güzel kızım... Korktum. Ben gelmesem olmaz mı dedim. İsmen çağrılmışız, olmaz dediler. Hemen teyzemden aldığım gri elbiseyi giydim, belime parlak kırmızı kuşak taktım. Phoneix gibi yeniden doğdum. Adnan Saygun, Nimet Vahit, Münir Hayri, ben, gece yarısı otomobille Çankaya Köşküne çıktık."İçeri girdiğimizde Atatürk, İnönü ile bilardo oynuyordu. Yanımıza geldi. Bize masa hazırlatmış, buyur etti. İçki sordular. Biz bir şey içmeyiz dedik.Bana Bize şarkı söyler misiniz dedi. Kolumun altında MadamButterfly operası vardı. İsterseniz ondan İtalyanca bir arya söyleyeyim dedim. Çok sevindi. Hemen emretti, bir ses alma makinesi getirildi. Nimet hanım piyanoya geçti. Ben piyanonun yanında, teybin başında durdum. Atatürk de yanımda durup ellerini kavuşturdu. Başladım arya söylemeye... Beğensin diye bombardıman ettim, çın çın öttü salon...Arya bitince Atatürk, Okay.... okay... diye bağırdı.Meğer okay Türkçe bir terimmiş. Okun aya isabeti demekmiş.Tam isabet yani... Sonra büfeye geçtik. Sesiniz çok güzel, Avrupaya gidin dedi bana... Şah için iyi hazırlanmamızı söyledi. Bu bir inkılaptır diye bağırdı".* * *Özsoy operası bir ay içinde hazırlanıp 19 Haziran 1934 gecesi Ankara Halkevinde sahnelendi.Şah ve Ata locada yan yana oturdular. Bütün sefirler milli kıyafetleriyle geldi. O gece, Türk ulusal operasının başlangıcı olarak tarihe geçti. can.dundar@e-kolay.net 23 yaşında bir kız, gece 1.5ta otelinde kapısı vurularak uyandırılır ve "Atatürk tarafından Köşke çağrıldığını" öğrenirse ne yapar?