Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Hatice Yazgan, geçen hafta Kütahya'dan Ankara Numune Hastanesi'ne getirildi. Ölüm orucunda 140 günü aşmış ve bilinci kaybolmuştu. Sağlık Bakanlığı'nın talimatı doğrultusunda derhal müdahale edildi. Dün Ankara Tabip Odası'ndan iki hekim görüştü 30 kiloya düşmüş olan Hatice ile...
Yaşını sordular; bilemedi.
Şu anda nerede; hangi ülkede olduğunu sordular; bilemedi.
Ailesini gördü; tanıyamadı.
Niye bu halde olduğunu hatırlayamadı.
Bırakın gerekçesini, yaklaşık 5 aydır ölüm orucu tuttuğunu bile bilmiyordu.
Ya eylemden ya da sonrasında uygulanan tedaviden hafızası tamamen silinmişti.
* * *
Adalet Bakanlığı'nın "hayata dönüş" dediği şey bu işte...
Bakanlık, bugünlerde ölüm sınırına yaklaşan eylemcileri F - tipi cezaevlerinden hastanelere sevk ediyor. Ayaklarından yatağa zincirleniyorlar. Tedaviyi reddettikleri için tıbbi müdahale yapılmıyor. Doktorlar, ancak bilinç kaybolunca devreye giriyor. Ancak çoğu zaman sakatlık engellenemiyor.
Geçen hafta ölüm orucundaki bir hükümlü, nakil sırasında yolda öldü. Böylece "hayata dönüş operasyonu"nda hayata veda edenlerin sayısı 33'e yükseldi; sakat kalanların sayısı henüz bilinmiyor.
Bir rehine kurtarma operasyonunda uçaktaki 3 yolcuyu öldürdü diye alay ettiğimiz Araplar bizim 33 cana mal olan "kurtarma operasyonu"nu duysa ne derlerdi acaba?..
* * *
Artık ne propaganda bültenlerinin, ne kararlı hükümet açıklamalarının, ne duygusal köşe yazılarının anlamı var:
Ölüyorlar!
İster "örgüt baskısı"ndan deyin, ister "bakan inadı"ndan; hiçbir şey bu gerçeği değiştiremez:
21. yüzyılın başında, Avrupa'ya en temel insan haklarına saygı sözü veren bir ülkenin ortasında, yüzlerce genç, kitlesel bir intiharla göz göre göre ölüyor.
"Bunlar gizli gizli yiyordur" diye alay edenlere, "Gebersinler" diyenlere inat, bir deri, bir kemik ölüyorlar.
Adalet Bakanlığı taviz vermez tutumunu bütün katılığıyla sürdürüyor.
Buna karşın ölüm orucundaki kimi grupların taleplerinde belirli bir yumuşama var. Sayıları az olsa da oruçtan vazgeçenler de bulunuyor. Ancak büyük çoğunluk eski koşullarında ve ölüm yolculuğunda ısrar ediyor.
Ankara Tabip Odası Başkanı Ümit Erkol'un deyişiyle "Bu noktadan sonra ani ölümler bekleniyor."
* * *
Siyaset çözüm üretme sanatıdır. Lakin Ankara'da o anlamda "sanatçı" yok.
İlgili sivil toplum kuruluşlarıyla bir mutabakata varılmadan F - tipi cezaevlerinin açılmayacağına, tecrit uygulanmayacağına dair kamuoyu önünde söz veren Adalet Bakanı sözünü tutamadı. Şimdi "Önce onlar eylemi bıraksın, sonra F - tipinde iyileştirme yaparım" diyor.
Ölüm orucundakiler ise vazgeçmek için tecridin kaldırılmasını bekliyor.
Kör bir inat, Türkiye'yi toplu ölümlere götürüyor.
Dün akşam FP'li Mehmet Bekaroğlu İHD ve TTB yetkilileri ile birlikte Bakan Türk'le bir kez daha görüştü: "Vaat ettiğiniz iyileştirmeleri bir an önce yapıp, sonrası için, ilk söz verdiğiniz gibi sivil toplum kuruluşlarıyla bir çalışma yapılacağını açıklayamaz mısınız?" diye sordu.
Eylemi yakından izleyen bir uzman, "Ortak yaşam alanlarını hemen açsalar, belki bir ilerleme sağlanacak ve ölümler önlenebilecek" dedi.
Bu kadarı çok mu zor gerçekten?..
Doktorlar naçar, toplum suskun, aileler perişan, gençler ölümün eşiğinde...
Hiçbir şey yapmadan toplu ölümleri bekleyenler ileride bunun vebalini ne kadar taşıyabilecekler?..
Herkes de belleğini yitirmedi ya?..