Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Adana adliyesinde oğlunun katil zanlısını kurşunlayan 55 yaşındaki babayı izlediniz mi?
Ellerinde kelepçe, gözleri mosmor halde 3 polis tarafından yaka paça adliyeden çıkarılırken ne kadar sakindi.
Oğlunun intikamını aldığını düşünüyordu ihtimal...
Oysa 18'lik sanık Murat Talih, soyadına yaraşır şekilde, 2 yarayla atlatmıştı vartayı...
Mahkeme başkanı ise bir kaza kurşunundan kıl payı kurtulmuştu. Olaya ilişkin yorumu, en az olay kadar ibret vericiydi:
"Saldırganı daha önce eşini yaraladığı için yargılamıştım. Akli dengesi yerinde olmadığı için serbest kaldı."
Tanrı, hepimizin akli dengesini korusun!
* * *
Bayramın 3. günü, güpegündüz, Ankara'nın göbeğinde yaşanmış bir vahşeti anlatacağım şimdi size...
Olayın kahramanı, hepimizin tanıdığı tiyatro sanatçısı Semih Sergen'in torunu 22 yaşındaki Besim Sergen...
Besim,
DTCF'de Etnoloji öğrencisi. Aynı zamanda da basketbol hakemi...
O gün bir Avrupa kupası maçında hakemlik yapmak üzere, annesiyle arabada gidiyormuş. Gülhane kavşağında sol şeritte dönüş kuyruğuna takılan bir araba, sıradan kurtulmak için aniden sağa, önlerine kırmış. 2. şeritte giden Besim, çarpmamak için frene ve kornaya basmış. 25 - 30 yaşlarındaki kirli sakallı adam uzaklaşırken pencereyi açıp, "Ne korna çalıyorsun ulan, o. çocuğu" diye küfretmiş.
Sonra yol boyunca önlerine geçip fren yaparak taciz etmiş. Bir ara sağa yanaşmış Besim'le annesi "Kurtulduk" diye sevinmişler. Atlı Spor kavşağında Bahçelievler'e dönmek üzere beklerken bir anda aynı adam elinde baltayla sağ ön kapıyı zorlamaya başlamış. Kapı açılmayınca arabanın önünden dolaşıp Besim'e yönelmiş.
Annesi, direksiyonda kemeri bağlı oturan oğlunun üstüne kapanmış hemen...
Adam kapıyı açmış ve annesinin kollarının aralık bıraktığı yerden Besim'in sol gözünün üstüne indirmiş baltanın sivri ucunu...
* * *
Sonra... Adam baltayı bagajına atıp uzaklaşmış.
Besim, tek eli kanayan gözünde, tek eli direksiyonda, Gazi Acil Servis'e gitmiş. Derhal ameliyata alınmış. Kaşta, göz kapağında ve göz duvarında yırtık varmış.
Hastane polisi 16.15'teki olayı 18.15 diye rapora geçirmiş. Sol gözdeki hasarı "sağ göz" diye belirtmiş. Saldırganın arabasının rengini "kri" diye not düşmüş. Plakayı ve telefonu da yanlış yazıp uyarılınca da "Önemli değil" demiş.
Perşembe günü "baltalı saldırgan" yakalanmış.
Ve savcı tarafından salıverilmiş.
* * *
Dün hem Besim'le hem de babası, dostum Burçak'la konuştum.
"Burası orman mı" diye soruyordu Burçak; "Adam baltayla savunmasız bir çocukla annesine saldırıyor. Ne müdahale eden var, ne ihbar eden, ne yardım eden... Polis doğru dürüst rapor tutmuyor. Savcı, baltayla oğluma saldıran adamı salıveriyor. Peki, ben hakkımı nasıl arayacağım?"
Öfkesini ve acısını dindireceğini bilsem şu fıkrayı anlatacaktım Burçak'a:
Kadın oğlunu doktora götürmüş. "Oğlum yürüyemiyor" demiş, "gözü görmüyor. Sağır ve dilsiz. Akli dengesi de bozuk. Size getirdim".
Bir kadına, bir de çocuğa bakmış doktor:
"- Soyunun" demiş.
"- Ne soyunması" demiş kadın, "hasta olan ben değilim, oğlum..."
"Biliyorum da"
demiş doktor, "Onu düzeltene kadar yenisini yapmak daha kolay".
* * *
Her kurumuyla çöken bir sistem var karşımızda...
O yüzden de gücü gücüne yetenin kendi adaletini baltayla uyguladığı bir orman kanunu yürürlükte...
Kurumlarla ya da kişilerle tek tek uğraşarak onaramayız bunu...
Sil baştan yenisini yapacak bir ortak irade yaratmaya "soyunmamız" gerekiyor.