Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce Ahmet Özal, “Babasının ölmediğini, öldürüldüğünü” öne sürdü. İsimler verdi.
Ardından Semra Özal, “Eşimin zehirlenerek öldürüldüğüne yüzde 100 eminim” açıklamasını yaptı.
Ailenin bu çıkışları sonuç verdi ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Özal’ın ölümü dosyası”nı yeniden açarak soruşturma başlattı.
* * *
Komplo teorilerini severiz.
Sokaktan geçen 100 kişiye “Özal öldü mü, öldürüldü mü?” diye sorsanız, çoğu bunun cinayet olduğunu söyler; muhtemelen katili de biliyorlardır.
Geçenlerde Taha Akyol’un da yazdığı gibi “Toplumca kapıldığımız genel paranoyanın semptomları bunlar...”
Ama yine toplumda pek tutulan bir paranoyak atasözünde denildiği gibi:
“Senin paranoyak olmaman, izlenmediğin anlamına gelmez.”
* * *
“Derin devlet, acemi bir tetikçinin eline tutuşturduğu bozuk tabanca ile, hem de ANAP kongresinde Özal’ı vuracak.”
Taha Akyol, “Bu kadar acemi komplo mu olur” diyor.
Haklı!
Ama aynı “derin devlet”in Abdullah Çatlı ve ekibini hem de polisçe “arandığı” dönemde, resmi görevle Papazyan’ın otosuna bomba koymaya Fransa’ya gönderdiğini, bombanın patlamadığını, sonradan buna “devlet sırrı” denildiğini bilenler, “Eh, onu yapan acemi, bunu da yapar” diyor doğal olarak...
* * *
1992’de o zaman hazırlamakta olduğum 32. Gün-Türkiye programı için Çiğdem Anat’la birlikte Afyon Dazkırı’ya gitmiş ve Kartal Demirağ’la görüşmüştük.
Demirağ’ın oradaki sözlerinden sadece birkaç başlık hatırlatacağım:
“80 öncesi Ülkü Ocakları’na kayıtlıydık. Komando kamplarında bizi emekli bir general eğitiyordu.
“Öğretmen olduğum yıllarda MİT’te arkadaşlarım vardı. Biz de girip çıkıyorduk.
“Cezaevinden firar ettikten sonra 5 ay çok önemli olaylar geçti başımdan... Silah belde dolaştım. Polislerle arkadaşlık yaptım.”
Demirağ, Özal’ı, o 5 ayın sonunda vurmuştu.
* * *
Aynı program için “Özal suikastı”nı soruşturan Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin eski üyesi, Cumhuriyet Savcısı Uğur Tönük’le de konuşmuştum.
Tönük suikast soruşturması sırasında başına gelenleri içtenlikle anlatmıştı. Ondan da birkaç hatırlatma yapayım:
“Araştırmamız sonucunda, Afyon Dazkırı’da bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Demirağ’ın da bu teşkilatın yetişmiş elemanı olduğunu saptadık.
“Suikastta kullanılan silahın Demirağ’a kongre salonu içinde polisler tarafından verildiğini tespit ettik.
“Tahkikat belli bir noktaya ulaşınca MİT’ten olduğunu tahmin ettiğim 3 kişi beni İstanbul Ulus’ta bir villaya çağırdı ve bu tahkikatı yapmamamızı söyledi.”
* * *
Kartal Demirağ hayatta; Uğur Tönük de...
Bir başbakana suikast söz konusu olduğu halde, onların bu iddiaları ciddiyetle soruşturulmadı.
Taha Akyol’un dediği gibi, tüm bunlar, kötü yazılmış bir senaryoya benziyor.
Ama senaryonun kötü olması, filmin gerçek olmadığını kanıtlamaz.
Zaten senarist becerikli olsa, kendine böyle zavallı bir final yazar mıydı?..