Özel günler hep tedirgin eder beni... Genellikle "sıkıntısı çekilen şeyler" için özel gün icat edilir çünkü, "Sevgi Günü", "Emek Günü", "Özgürlük Günü" gibi...
Siz hiç "Yargıya Müdahale Günü", "Telefon Dinleme Şenliği", "İşkenceciler Dayanışma Haftası", "Çalıntı Belgesel Festivali" yapıldığını duydunuz mu?
Bunlar her gün "kutlanan" olağan etkinliklerdendir.
Öbürleri istisnai olarak yılda bir gün "hatırlanır".
* * *
Önceki gün Dünya Basın Özgürlüğü Günü'ydü ya...
Sabah kapı çaldı. Mahalle karakolundan çağırıyorlar.
"İşte" dedim "Basın bayramımı kutlayacaklar".
Yanılmamışım.
"İstanbul DGM Başsavcılığı"ndan mektup gelmiş.
"Demek onlar da bu özel günü unutmamışlar" diye sevindim.
Mektup şöyleydi:
"Sanık tarafından yazılan" 'Bayrampaşa Tutanakları' ve 'Anlatamadık' başlıklı yazılarda yasadışı yayın yoluyla terör örgütlerinin propagandasının yapıldığı ve böylelikle bu örgütlere yardım edildiği anlaşıldığından..."
Hani aralıkta Adalet Bakanı'nın isteği ve izniyle milletvekilleri ile birlikte Bayrampaşa'ya gidip mahkum ve tutuklularla görüşmüştük ya; izlenim yazılarımızın "örgüte yardım ettiği" iddia ediliyor.
Üstelik iki yazı söz konusu olduğundan 169. maddeden "iki kez" cezalandırılmamız isteniyor.
Yani en az 9 yıl hapis...
* * *
Eve dönüp gazetelere baktım ki yalnız değilim.
Adalet Bakanı, ölüm oruçlarının bir başka yılmaz takipçisi Perihan Mağden'in kendisine yazıyla hakaret ettiği gerekçesiyle Basın İlan Kurumu'na başvurmuş ve Radikal'in resmi ilanlarının kesilmesini istemişti.
Aynı gün Meclis'te gazeteciler kulisten kovulmuştu.
Yine aynı gün Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün raporu, geçen yıl Türkiye'de 13 gazetecinin cezaevine girdiğini, 50'sinin gözaltına alındığını, 17'sinin de saldırıya uğradığını yazıyordu.
Rapora göre "Türkiye basını için 2000 yılının en büyük tesellisi gazeteci katledilmemesi ve işkence edilmemesi" olmuştu.
Bayram kutlamak için yeterli teselli değil mi?..
* * *
Akşam İtalyan Büyükelçiliği'nde RAI TV yapımcısı Donatella Baglivo'nun "Türkan Şoray belgeseli"nin gösterimi vardı. Moral düzeltmek üzere oraya gittim.
Gecenin yıldızı Türkan Sultan, eski bir Türk filminden çıkıp gelmiş gibi büyüleyiciydi.
Kokteylden sonra filmin jeneriğindeki bir bilgi dikkatimi çekti: Belgeselin araştırmasını Türkiye'nin Vatikan Büyükelçiliği 1. Müsteşarı Osman Çetintaş yapmıştı.
"Bir Dışişleri mensubu için ne ilginç bir hobi" dedim kendi kendime... Belgeseli izledikçe, Çetintaş'ın katkısının araştırmayla kalmadığını, "yardımcı erkek oyuncu" rolünde baştan sona filmin içinde "gezip" fikir yürüttüğünü de gördüm.
Fakat ilk kez izlediğim halde nedense film bana pek tanıdık geldi. "Nerede izlemiş olabilirim" diye düşünürken hatırladım:
Birkaç yıl önce "Aynalar" diye bir belgesel yapmış ve bu serinin Türkan Şoray bölümünü Osman Bey'in araştırma ekibinin isteği üzerine yapımcıya göndermiştik. Bayan Baglivo, hazırda yapılmış bir belgesel varken, yenisiyle uğraşmayı gereksiz bulmuş olacak ki, 1.5 saatlik söyleşinin üzerine bizim görüntüleri kesip yapıştırmayı tercih etmişti.
Gece boyu Türkan Şoray'ın menajeri rolünü oynayan Osman Çetintaş'ı çıkışta bu "diplomatik araştırma"sından ötürü kutladım tabii.
"Basının yargılanma, hapsedilme, dövülme, kulisten kovulma, emeğinin sömürülme özgürlüğü günü"nü böyle kutlandım.