Bir diplomatın, görev yaptığı ülkenin iç ve dış politikası hakkında halk önünde açıklama yapmasına "diplomatik karışma" deniyor.İtibarlı ülkeler, böyle davranan diplomatın bir an önce ülke dışına çıkmasını isteyebiliyor.Birleşmiş Milletlerin 1961 tarihli "Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi" de buna cevaz veriyor."Persona non grata" ilan edilen diplomatın ertesi gün bavulunu toplayıp ülkesine dönmesi gerekiyor.* * *Amerikan Büyükelçisi Eric Edelman, 14 Martta Cumhurbaşkanı Sezerin muhtemel Suriye ziyareti sorulduğunda "Umarım Türkiye de Suriyenin Lübnandan çabuk biçimde çekilmesini destekleyen uluslararası uzlaşmaya katılacaktır" diyerek "Gitmeyin" mesajı verdi.Hiçbir resmi yetkili de "Karışma" deme cesaretini gösteremedi.Oysaki, müttefiklikten dem vuran bu diplomata, Türkiyenin Suriye ile neredeyse savaş noktasına geldiği yıllarda ABDnin Şam yönetimiyle nasıl iyi ilişkiler içinde olduğu hatırlatılabilirdi.* * *Edelman Ankaraya atandığında bu köşede sicilini yayımlamıştım (Bkz: 25 Ağustos 2003). İlk görev yeri Batı Şeriaydı; o elini attığında barış görüşmeleri kesilmişti.Dışişlerinin Operasyonlar Dairesinde şahin Başkan Reaganla çalışmıştı.Sovyetler çökerken Moskovadaydı.Berlin Duvarı yıkılırken Doğu Avrupa masası ona bağlıydı.Çekoslovakya bölünürken Pragda müsteşar yardımcısıydı.Sonra yine şahin Dick Cheneyin ulusal güvenlik şefi olmuş, 11 Eylül, Afganistan operasyonu, Irak saldırısıyla ilgilenmişti.Bu sicille Ankaraya atanmıştı. Ben de "Türk askerini Irak batağına çekecek provokasyonların başladığı şu günlerde Edelman Türkiye tarihinde nasıl yer alacak" diye sormuştum.* * *Yanıt gecikmedi.Edelmanla Türk-ABD ilişkileri en berbat dönemini yaşamaya başladı.Büyükelçi, daha iki ay önce Bergamada mahkeme kararıyla kapatılan altın madeninin açılması için Bayındırlık Bakanlığına başvurarak Bergamalıları ayağa kaldırmıştı.Halen Türkiye, "Amerikadan nefret eden milletler" yarışında ipi göğüslüyorsa bunda Edelmanın büyük katkısı vardır.* * *Son aylarda katıldığım toplantılarda, sivil toplum örgütlerinde, üniversite kampuslarında, Batı karşıtı bir tepkinin günbegün yükselişine tanık oluyorum.ABye üyeliği içtenlikle destekleyenlerde bile itirazlar başladı.Türkiye halkı, yukarıdan bakıp "Şunu yap, bunu yapma" diye parmak sallayan ve her gün bir başka "nazik nokta"ya kazma vuran sömürge valisi kafalı Batılılar yüzünden 200 yıllık Batılılaşma hayalinden vazgeçme noktasına doğru ilerliyor.Eksikliği hissedilen muhalefet, hem de tuhaf bir koalisyon halinde "anti-Batı" ekseninde şekilleniyor.Siyasi elit içinde de "Aldığımızdan çok veriyoruz" şikâyeti baş gösteriyor.Yapılacak iki şeyden biri, aralıktan beri reform çizgisini durduran hükümetin inisiyatifi yeniden ele almasıdır.Diğeri ise onurlu bir çizgide direnmek...Cumhurbaşkanının baskılara boyun eğmeyip Şama gideceğini açıklaması sevindirici.Türkiyenin komşularıyla iyi ilişkiler geliştirme çabasını sürdürmesi bu tür dayatmalara en iyi cevaptır.Bir başka iyi cevap ise, "İstenmeyen adam"a kapıyı göstermektir. can.dundar@e-kolay.net Yani "İstenmeyen adam"...