Kapıdan uğurlandı.Eve bırakmak üzere emrine bir araba tahsis edilmişti.Binmedi."Ben eve kadar yürüyeceğim" dedi.Peşinde bir gazeteci ordusuyla yürüyüşe geçti.Baktı ki böyle olmayacak vazgeçip bulvara yöneldi.Bir taksi çevirdi, bindi.Taksi şoförünün ona bakışı görülecek şeydi.Muhtemelen ilk kez Başbakanlık'tan çıkmış bir siyasetçiyi taşıyordu.Ve muhtemelen o, son olacaktı.***Erdal İnönü bugün 80 yaşına giriyor.80. yaşını Amerika'da, hastalıkla mücadele halinde karşılıyor.Ne zor bir hayat!Düşünün ki, "tek adam"ın çocuğu yoktu.Bütün gözler, rejimin "ikinci adam"ının oğullarındaydı.Ömer ve Erdal...Cumhuriyetin yüzünü onların cılız bacakları taşıyacaktı.Erdal, gözlüklü olduğundan babası gibi askeri okula gidemedi. İsmet Paşa'nın yakınları "Erdal'ı Mülkiye'ye verin, diplomat olsun" diyordu. Ama Paşa, kararı çocuklarına bıraktı.Ömer mühendis olmak istedi.Erdal ise lise sonda "Felsefe ya da fizik" dedi.İsmet Paşa, "Felsefeye ömür verilmez, fiziği tercih et" dedi.Erdal İnönü o yıl açılan Fen Fakültesi'ne gitti.Lisansüstü eğitimini Amerika'da yaptı.Dönmeye karar verdiğinde Macar asıllı hocası şöyle dedi:"Türkiye gibi ülkelerde bilimle uğraşmanın bir tehlikesi vardır. İnsan her şeyi yapabileceğini, her alanda başarılı olabileceğini sanır. Bu, yanlıştır".Bu söz, hiç kulağından çıkmadı.Babası da benzer şeyler söylemişti.27 Mayıs'tan 10 gün sonra, oğlunun yaş gününü kutlayan 7 Haziran 1960 tarihli mektubunda şu cümle vardı:"Politik beyan yapmaktan geri davran. Politika dışında bir insan durumundan ayrılma. Aile içinde her şeyi söylersin".***Lakin bırakmadılar.Soyadı, onun "politika dışında bir insan" olmasına izin vermedi. Tersine "her alanda başarılı olabileceği" düşünüldü ve Cemal Süreya'nın deyişiyle her dönem "politikanın mahcup jokeri" oldu.12 Eylül'ün vetolarla solu budadığı dönemde, solu birleştirebilecek yegâne isim olarak hiç sevmediği politikaya buyur edildi.İstemedi, direndi; dinletemedi.Yine bir yaş gününde, 6 Haziran 1983'te Pembe Köşk'te siyasette "2. İnönü" dönemini başlattı.Başarısını kendi alanında zaten kanıtlamıştı. Ne tanınmaya, ne karizmaya, ne hırs peşinde koşmaya ihtiyacı vardı.Bu özellikleri onu, siyasette bir bilge mertebesine yükseltti.Zarafeti, tevazuu, nüktedanlığı, sadeliği, gösterişsizliğiyle Türkiye'nin en zorlu döneminde, nicedir hasreti çekilen devlet adamlığının eşsiz bir örneğini verdi.Paltosunu tutmak isteyenlere izin vermeyişi, şemsiyesini korumasının elinden zorla çekişi, Başbakanlık'ta aniden ortadan kaybolup herkes panikteyken elinde sandviçle çıkagelip "Bankaya para çekmeye gitmiştim" deyişi, kendisini omuzlamak isteyen partililere engel olmak için yere serilişi, Meclis'te sıkıntıdan fizik problemi çözüşü, ama asıl önemlisi demokrasiye olan koşulsuz inancı ile silinmesi zor bir iz bıraktı.Çocukken gözlük takmasa belki bugün cumhurbaşkanı koltuğunda olacak, eminim çok da yakışacaktı.Ama o sivil ve sade bir hayatın mutluluğunu seçti.80. yaş gününü kutluyor, sıhhatle yurda dönüşünü bekliyoruz. can.dundar@e-kolay.net Erdal İnönü'nün Başbakan Yardımcılığı'nı teslim ettiği gün...