Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı (AİHM) Luzius Wildhaber, Ren Nehri'ne bakan koltuğunda CNN Türk'ten Ahmet Sever ile bana, Almancaya çalan Fransızcasıyla A. Necdet Sezer'le tanışmasını anlatıyor.
Geçen yıl bu zamanlar Anayasa Mahkemesi'ni ziyaret etmiş. Yemekte Sezer'in yüzündeki müstehzi ifade dikkatini çekmiş.
Yemekten sonra otele dönünce televizyonda, az önce yemek yediği adamın görüntülerini görmüş. "Ne olmuş" diye sormuş:
"- Sezer Cumhurbaşkanı adayı oldu" demişler.
"- Hayret, hiç renk vermedi" diye gülümsemiş Wildhaber...
Şimdi bu ikili, mayıs başı yeniden buluşacak.
Bu kez görüşme Köşk'te olacak. Ve ihtimal, AiHM Başkanı'nın koltuğunun altında, Sezer'in Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak imza attığı "Refah Partisi'nin kapatılma kararı"nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni "ihlal ettiği" kararı bulunacak.

* * *

"İhtimal" diyorum, çünkü Strasbourg'da hiçbir yetkili bu konuda ağzını açmıyor. Oysa karar kesinleşti. Bu aralar açıklanması bekleniyor.
Mahkeme, kapatma kararını onaylayabilir, haksız sayabilir veya "iki tarafı da incitmeyecek" bir orta yol arayabilir.
Karara ilişkin hiçbir somut işaret yok. Size ancak 5 gündür Avrupa Konseyi'nde yaptığımız görüşmelerden edindiğim izlenimi aktarabilirim.
Önce genel manzara:
Bir defa, Avrupa'da kapatılan iktidar partisi yok.
İkincisi, AiHM, bugüne kadar TBKP, Sosyalist Parti ve ÖZDEP davalarında kapatmanın (ilginç bir şekilde tümünün altında Sezer'in de olumlu oyu vardı) düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği yönünde karar verdi ve Türkiye'ye tazminat ödetti.

* * *

"Refah dosyası"na gelince:
Sözleşmenin "örgütlenme özgürlüğü"nü güvenceye alan 11. maddesi bu özgürlüğün ancak "ulusal güvenlik, kamu güvenliği gibi amaçlarla sınırlanabileceğini" hükme bağlıyor. Oysa mahkemede, "RP'nin kapatma kararının daha çok bazı partililerin demeçlerine dayandırıldığı, bunun da 'partinin eylemlerin odağı haline geldiği' iddiasını kanıtlamaya yetmediği" inancı ağır basıyor.
Karar bu yönde çıkarsa, "en azından psikolojik olarak", sona yaklaşan Fazilet Partisi'nin kapatılma davasını etkileyebilir.
Daha da önemlisi, AiHM, kapatma kararının tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasını ve Erbakan'ın siyaset yasağının kaldırılmasını isteyebilir.
O zaman da, Türkiye'de tüm hesaplar yeni baştan yapılır.

* * *

Mahkemedeki 2. önemli dosya "Apo davası".
Yıl sonunda bitmesi beklenen bu davada da "şimdiden görünen sorunlar var":
1. sorun; "idam cezası". Deneyimli bir hukukçunun belirttiği gibi "AiHM'nden idama cevaz veren bir karar çıkması imkansız".
2. sorun, öcalan'ın Kenya'dan kaçırılma biçimi... Mahkeme, Fransa'nın Carlos'u Sudan'dan getirişi örneğine bakıyor.
3.'sü, İmralı'da askeri yargıcın davanın ortasında değiştirilmesi "adil yargılama açısından" inceleniyor.
Ayrıca Apo'nun 4 günde hakim önüne çıkarılmadığı, avukatlarıyla serbestçe görüştürülmediği, savunması için yeterli süre verilmediği gibi "yargılama usulüne ilişkin iddialar" da araştırılıyor.
Mahkeme, Sözleşme'nin "yaşama hakkı"na dair 2. maddesinden ihlal bulursa, geleceğe yönelik bir "şartlı ihlal" kararı alabilir.
"Türkiye idamı uygularsa Sözleşme'yi ihlal etmiş olur" diyebilir.
Ve tabii kararın çıktığı gün Bakanlar Komitesi "Apo'yu asmayın" diye baskıya başlayabilir.

* * *

Türkiye, içeride gereken demokratik reformları yapmayarak, kendi geleceğine ilişkin tüm kritik kararları Avrupa'ya bırakırsa, ileride "iç işlerimize karışıyorlar" diye yakınmaya hakkı kalır mı?