Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Hani o meşhur afişte Sam Amca, "Seni istiyorum" diye parmağını gözümüze sokar ya, biz de o çağrıya uyduk, sorgusuz sualsiz gidiyoruz Afgan ölüm tarlalarına...
Savaşa girecek 90 kişilik özel birliğin üstün yetenekleri vardır mutlaka ama buradaki asıl katkının "askeri" olmaktan ziyade "simgesel" olduğu kesin...
Bunu, önceki günkü mesajında Türkiye'ye övgüler yağdıran Başkan Bush da söyledi: "Türkiye'nin desteği, ABD'nin İslam'la değil kötülerle savaştığını gösterdi" dedi.
Kimse kusura bakmasın ama, bugünlerde George Bush bana, Çanakkale Savaşı'nda İngiliz ordusundaki Hintli Müslüman birlikleri Osmanlı ordusuna karşı savaşa sokarken onların kahramanlığını öven ve "Meraklanmayın Hilafetin başkenti İstanbul yine Müslüman kalacak" sözü veren İngiliz Başbakanı Llyod George'u hatırlatıyor.

* * *
Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, 29 Ekim resepsiyonunda çevresindekilere kara harekatının yanlış olacağını söylüyor, bu arada Amerikan bombardımanındaki sivil kayıpları eleştiriyordu.
Başbakan Ecevit de, daha bir ay önce "Türkiye'nin Afganistan'a asker gönderemeyeceğini, sadece Afgan muhaliflere askeri eğitim verebileceğini" söylüyordu.
Peki şimdi sormak hakkımız değil mi; ne oldu da Genelkurmay Başkanı'nın "yanlış" bulduğu bir harekat için, Başbakan'ın "Olmaz" dediği katkı yapıldı ve Türk askeri, boyutu ve süresi bilinmeyen bir savaşa sürüldü?
Neden Türkiye, karar mekanizmasında yer almadığı, kanıtlarını görmediği ve gerçek hedefini kestiremediği bir savaşa gönüllü yazıldı?
Bu sorunun yanıtını bilmek, savaşa evlatlarını gönderen ve Taliban'ın doğrudan hedefi haline gelen Türkiye halkının en doğal hakkıdır herhalde...
Hükümet bu soruyu "Terörle savaşa gidiyoruz" diye yanıtlıyorsa, terörün kaynağının halen bombalanan topraklarda, halen öldürülen insanlar olduğunu kanıtlamak zorundadır.

* * *

"Hadi Memet göreve" çağrısı, tam da operasyonun Avrupa basınında yerden yere vurulmaya başlandığı bir dönemde geldi.
Daha birkaç gün önce Le Monde, Liberation gibi saygın gazetelerde çıkan analizlerde harekat "fiyasko" olarak niteleniyor, ABD'nin yanlış yerleri bombalaması, sivil kayıpların artması, harekatın uzaması yüzünden uluslararası ittifakın tehlikeye girdiği, buna karşın kısa sürede çözülmesi beklenen Taliban'ın içeride güçlendiği belirtiliyordu.
Hal böyle iken Türkiye'nin, Afganistan'ın bu hale gelmesinde en büyük sorumluluğu olan ülkenin peşinde, diğer bütün müttefiklerden önce cepheye atılmasının mantığı nedir?
Bordo bereli gayri nizami harp birliklerinin bir bataklıkta gerilla savaşı vereceği bir askeri misyon, Somali'de, Bosna'da, Arnavutluk'ta, "Barış Gücü"ne destek amacıyla katıldığımız harekatlardan farklı olsa gerektir.
Şimdi uluslararası teröre karşı nükseden bu alkışlanası hassasiyetimi, tarihi bağlarla bağlı olduğumuz Kudüs'ün işgalinde ya da Sabra ve Şatilla'da 5 bin masum Filistinlinin katledilişinde göstermemiş olmamızı açıklamak da zor.
Benim aklıma "tamamen duygusal" bir açıklama geliyor gerçi... ama onu da söylemeye utanıyorum.