Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Taliban "ABD savaş açarsa cihat ilan ederim" deyince Gül Muhammed'le, Molla Abdullah'ı anımsadım.
Onlar da Afgandı.
85 yıl önce bir başka "haçlı seferi"ne karşı cihat bayrağı açmışlardı.
1914'te Britanya, Osmanlı'ya savaş ilan edince Halife Sultan Reşat da, dünya Müslümanlarına cihat çağrısı yapmıştı.
Bu çağrı okyanuslar aşarak, Avustralya'da Broken Hill kasabasında 40 yaşındaki Gül Muhammet'le 60 yaşındaki Molla Abdullah'a kadar ulaştı.
ikisi de Avustralya'ya İngiliz Hindistanı'nın kuzeybatısından (bugünkü Pakistan) göçmüştü. Renkleri ve dinleri nedeniyle dışlandıklarına öfkeliydiler.
Avustralyalılar askere yazılırken onlar da Avustralya'ya cihat açtı.
1 Ocak 1915 Cuma sabahı tüfeklerini ve dua kitaplarını boyunlarına asıp tren yolunda bir tepeye Osmanlı bayrağı çektiler. Tren gelince de domdom kurşunu yağdırdılar.
Saldırıda 2 sivil öldü, 7 kişi de yaralandı. Ancak yolcular, savaşa giden askerler değil yeni yıl kutlaması için pikniğe giden sivillerdi.
Hemen bir "sürek avı" başlatıldı. Saldırganlar kıstırıldı. 3 saatlik çatışmada ikisi de öldürüldü. Olay yerinde Molla Muhammet'in bıraktığı Urduca notta şu cümle yazılıydı:
"Bunu yaptık, çünkü halkınız ülkemle savaşıyor".
* * *
Saldırı gecesi öfkeli Avustralyalılar, intikam için saldıracak yer bulamayınca Osmanlı'nın müttefiki Almanların kasabadaki kulübünü basıp milliyetçi marşlar eşliğinde ateşe verdi.
Osmanlı tebaasını herkes Türk sandığından gazeteler "2 Türk'ün katliam ateşi" başlığıyla çıktı.
Bölgedeki Müslümanlar öyle korktular ki, dindaşlarının cenazesini kaldırmaya yanaşmadılar. Cesetler çevrede belirsiz bir yere gömüldü.
Olaydan sonra yükselen milliyetçi duygular, çok sayıda gencin savaşmak üzere orduya katılmasına neden oldu.
Birkaç yıl önce Sidney'de Polis Müzesi'ni gezdiğimde Muhammet ve Abdullah'ın ayyıldızlı bayrağını, dua kitabını ve tüfeklerini görmüştüm.
Avustralya, bunları kıtadaki tek savaşın kötü anıları olarak saklıyordu.

* * *

Bu küçük öykü, bugüne ilişkin derslerle dolu.
Yarın Afganistan'la savaş başlar da Bush'un "haçlı seferi"ne karşı Müslümanlar cihat ilan ederse hiç kuşkusuz yeni Muhammed'ler, Abdullah'lar çıkacak, yeni kin tohumları ekilecek ve yine olan, sivillere olacaktır.
Teröre karşı ortak mücadele ve bu konuda dünya kararlılığına omuz vermek alkışlanacak bir tavırdır; ancak terörü bahane ederek Ortadoğu'yu tanzime yönelik bir haçlı seferine alet olmak... işte orada durmak gerekir.
Savaş görmeden yetişmiş bir neslin savaş karşısındaki gözüpekliğini ilgiyle izliyoruz bugün... 2. Dünya Savaşı günlerinde yaşamadıklarına dua ediyoruz. Öyle olsa şimdi çoğumuz hayatta olmayabilirdik.
O zaman da İnönü'"Milletin erkekliğini kurutmakla" suçlayanlar olmuştu. Türkiye, milyonlarca ölüye mal olan bir cehennemden sıyrılmayı başardığında inönü "Beni aşsız bıraktın" diyen bir çocuğu şöyle yanıtlamıştı:
"Seni belki aşsız bıraktım, ama babasız bırakmadım."

* * *

ABD, giymeye ayakkabı bulamayan çocukların ülkesini bombalamak için sabırsızlanırken, hevesle savaş boyası sürünenleri cephenin en ön saflarında görmek istiyoruz.
Gün, teşvik etme günü değil, öncülük etme günüdür!
Son söz:
"Maksadı ne olursa olsun, vatan tehlikeye girmedikçe harp, bir cinayettir."
İmza: Mustafa Kemal.