Satır altlarını dikkatli okuyanlar, gelişmeleri doğru öngörebiliyorlar.
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın eski Müsteşarı Sönmez Köksal, PKK’nın teslim sürecini, 2.5 ay önce, 3 Ağustos’ta Milliyet’te Devrim Sevimay’la yaptığı söyleşide haber vermişti.
Köksal, orada 3 kademeli strateji önermişti:
“- İlk kademede PKK’nın dağ kadrosunda yer almakla beraber teröre karışmamış olanlara eve dönüş imkânı sağlanır.
- 2. kademe, terör eylemine karışmış olanları kapsar.
- 3. kademede örgütün lider kadrosu Kuzey Irak’tan çıkarılır. Avrupa ülkelerinden sığınma talebinde bulunur.”
* * *
Böylesine deneyimli bir ismin önerisini ben “devletin ilan edilmemiş yol haritası” diye okumuştum.
O dönem konuştuğum Öcalan’ın avukatları da Köksal’ın önerilerini “en gerçekçi çözüm” diye yorumlamışlardı.
Önceki gece Sönmez Köksal’la yeniden görüştüm.
Söz ettiği ilk aşamada neler yapılması gerektiğini sordum.
Şöyle dedi:
“Bu ilk adımın devam etmesi lazım. Mahmur Kampı’nda, pek azı PKK’ya bulaşmış 11 bin 500 kişi var. Bunlar, özlük hakları korunarak yurtiçine alınmaya başlanmalı. Öte yandan, terör eylemine bulaşmamış PKK’lıların yavaş yavaş teslim olmaya başlaması lazım. Bu arada PKK’nın da uzun süre eylem yapmayacağına dair bir açıklama yapması lazım. Suça bulaşmış olanlar da Türkiye’yi terk ederek bundan sonraki adımları beklemeli...”
* * *
Köksal, ilk adımdan ikinciye geçilebilmesi için herkese dikkat çağrısı yapıyor:
- Örgüt kesinlikle eylemsizliğe girmeli...
- DTP kitleleri hareketlendirmek yerine temkinli davranmalı...
- Suriye-Bağdat-Erbil kanalıyla örgütün lojistik imkânları kısıtlanarak çember daraltılmalı... Irak’ta ardında istikrar bırakmak isteyen ABD, sürece destek verecektir.
- Bu arada hükümet, 2. adımın yasal önlemlerini hazırlamalı...
- Böylece yavaş yavaş açılımın diğer pencereleri açılmalı...
Peki ilk manzaraya bakınca sürecin yolunda gittiği söylenebilir mi?
Köksal, karşılama törenlerini “abartılı” buluyor. “Kitleleri gece gündüz ayakta tutmanın yararı yok” diyor. Bunun provokasyona da elverişli bir ortam yarattığını söylüyor:
“Teslim olanların otobüs üzerinde Ankara’ya kadar gelebilecek olmalarını düşünmek bile istemiyorum. İşi ilk aşamada sekteye uğratır. DTP’nin çok akıllı davranması, ‘Türkiye’nin partisi’ olduğunu ispatlaması lazım.”
Ya muhalefetin tavrı?
“Üzüntüyle izliyorum. Çünkü bu süreç, toplumdaki cepheleri derinleştirici bir etken olmamalı. Bu, ulusal bir sorun... Keşke el ele bir ulusal program hazırlayabilselerdi.”
* * *
2. aşamada bir af çıkabilir mi?
“Af için erken... Yardımcı olabilir, ama gerçekçi olmalıyız. Önce kamuoyunun bunu kabul edebilir hale gelmesi lazım. Bunun için de hem örgütün hem DTP’nin tavrı açıklık kazanmalı. Eylemsizlik, bu açıdan da önemli...”
Süreç, Öcalan’ın çağrısıyla başlamış gibi yansıtıldı.
Oysa arkasında, MGK’nın da “sessiz onay” verdiği, “derin bir hazırlık” olduğu anlaşılıyor.
Köksal “Dünyada da böyle oldu” diyor:
“Gizli temaslar, bu işin doğasında vardır. Ürkmemek lazım.”
Manzara biraz daha netleşiyor.
Atılan adımlardan, yaklaşan adımların sesi duyuluyor.