Elektronik posta kutum çöktü.
Son iki günde 500'ü aşkın mesaj birikmiş durumda. Çoğu Taner Akçam ve Nazım Hikmet dizilerine gelen olumlu - olumsuz tepkiler...
İkisi de zor dizilerdi. O yüzden ilgi görmeleri doğal.
Eleştirileri tek tek yanıtlamam imkansız.
Nazım'la ilgili olanları belgesel yayımlandıktan sonra yanıtlayacağım.
Taner Akçam'ın görüşleri ise değişik zeminlerde, özellikle de internetteki sol sitelerde yoğun şekilde tartışılıyor. Bu tartışmaları çok önemsiyorum. O yüzden de zaman zaman burada yansıtmaya çalışacağım.
Bugün tartışmaya Dev - Yol'un en önde gelen ismi katılıyor:
Halen mücadeleyi ÖDP saflarında sürdüren Oğuzhan Müftüoğlu:
* * *
Müftüoğlu gönderdiği açıklamada dizinin 'solda muhasebe çağrısı'na ilişkin görüşünü aktarıyor:
"Geçmişe bakışımızı belirleyen şeyin bugünümüz olduğuna dair bir söz var, her yenilgi sonrasında tekrarlar dururuz, şimdi bu söz gene 'Anılar ve Görüşler'in ortasına gelip dikiliyor.
"Yalnızca Dev - Yol'un değil, bütün solun 80 öncesi tarihi olumlu, olumsuz yaşanmışlıklarla dolu. 'Mutlak doğru' diye bir şey yok. Dev - Yol gerçeği de öyle. Mesele, bizim bu gerçeğe bugün nereden baktığımızdadır. Oraya bakan, bugün durduğu yere göre, şiddeti, otariteryenizmi, cinsel özgürlükten yoksunluğu da görebilir, karabasanlar içinde bir toplumda parlayan özgür gelecek umudunu da..."
* * *
Müftüoğlu, bu genel eleştirinin ardından "globalizm"e geliyor:
"Sovyetler'in dağılması ve globalleşme süreci bütün dünyada yeni bir dönemin temellerini atıyor. Çağın bir gerçeği olan globalleşme, kapitalizmin, sermaye dolaşımının ve üretim sürecinin sınır tanımaz bir aşamaya gelmesi demek. Sınırlar, yasalar, devletler, iktidarlar, siyasi partiler, ülkeler, bölgeler buna göre yeniden şekilleniyor. Buna karşı alınacak tavır, önümüzdeki dönemde çok önemli bir ayraç oluşturulacak".
* * *
Ya "Solun anti - Batıcı, anti - globalist tavrını terk etme" gereği?
Müftüoğlu, burada Türkiye solunda birbirine karşıt görünen iki tavırdan söz ediyor:
Biri "köhne, baskıcı devletin savunusuna dönüşen ve yer yer faşizan karaktere bürünen milliyetçi tavır"...
Diğeri "Küreselleşmenin, sermayenin hareket alanlarını yeniden düzenleyerek stabilize etmeye dönük, eski devlet yapılarını sarsan 'ilerici' yönünün, solda yarattığı, AB'nin 'demokratik' hedefleriyle yetinen yaklaşım"...
Müftüoğlu, dizideki görüşleri bu 2. kategoride değerlendiriyor:
"Bu yaklaşım, globalleşme sürecinin yalnızca bir yüzünü görüyor, onun Türkiye gibi dünyanın geri kalmış ülkelerinde yol açtığı krizleri, savaşları, yoksullaşmayı, bölgesel dengesizlikleri, eşitsizlikleri vs. ihmal ediyor. Bugün kendi yolunu bütün bunları dikkate alarak çizen bir solun zamanıdır. Körü körüne bir Avrupa karşıtlığı kadar, Batı'nın demokrasi standartlarına indirgenmiş, kendi iddia ve ideallerinden vazgeçmiş bir sol da doğru değildir."
* * *
Ve son söz:
"Türkiye solu gelişen dünya koşullarına göre kendini yenileyerek aşmalıdır. Ama böyle bir yenilenme, kendi yarattığı değerlerden, kendi geçmişinden koparak ve geçmişini bir günah keçisi haline getirerek gerçekleştirilemez.
'Gecikmiş bir özeleştiri'den bahsediliyor. Yazı dizisinde konu edilen Devrimci Yol'cular 90'ların başında dünlerini ve bugünlerini uzun bir tartışma konusu yaptılar. Her biri yıllarca cezaevlerinde yatmış, işkencelerden geçmiş devrimcilerin başlattığı bu kolektif muhasebe, şimdi ülkemizde solun kendini yenileme sürecinin çok önemli bir köşe taşı olan ÖDP'de devam ediyor.
Oysa bu ülkede geçmişiyle hesaplaşması gereken başkaları da var. Bu ülkeyi bugünkü koşullara getiren, her yeri soygun ve terör çeteleriyle dolduran, Maraş'ı, Çorum'u, Bahçelievler ve 16 Mart katliamlarını, 12 Mart ve 12 Eylül'leri yaratan sağın her çeşidi...
Biraz da onlar, önden buyursun lütfen!"