Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


5 yıl önce bir kaza oldu ve devletin kirli çamaşırları ortaya döküldü.
O günlerde her akşam 1 dakika için ışıklarımızı söndürdük, sokaklarda "çetelere hayır" diye bağırdık, hukuk devleti istedik.
Sonra "suçlular hesap verecek" sandık ve işin peşini bıraktık.
Oysa sanki gizli bir el, geçen 5 yılda Susurluk bağlantılı bütün davaları birer birer düşürdü.
"Kayıp silahlar davaları" af kapsamına girdi.
"Topal cinayeti davası"nda savcı, sanıkların beraatini istedi.
Kırcı'nın firarı davasında yargılanan görevli beraat etti.
Tarık Ümit'e sahte yeşil pasaport sağlayan polisler suçları sabit olduğu halde, "bunu rica ile yaptıkları için" beraat ettiler.
Susurluk'un iki kahramanı Mehmet Ağar ve Sedat Bucak yargılanamadı bile...
Ve nihayet "ana dava"da İstanbul DGM'nin "Çetenin faaliyeti ürkütücü boyutta. Suçlular yasal koruma kalkanı ardına sığınmamalı" diyen mahkumiyet kararı da dün "eksik soruşturma"dan bozuldu.

* * *
Bunca isim, olay, haber arasında hepimizin kafası karıştı.
O yüzden bunun "neyin davası" olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Aslında 5 yıllık değil, 50 yıllık bir dava bu:
Her şey, 50'lerde ABD'nin (tıpkı Asya'da Rusya'nın yayılmasını önlemek için CIA desteğinde Bin Ladin'leri yetiştirmesi gibi) Avrupa'da komünizmi önlemek için CIA'ya NATO ülkelerinde paramiliter örgütler kurdurmasıyla başladı.
Kadrolarını, savaşta Nazilerin yanında saf tutup işsiz kalmış faşistlerden kuran Gladio, örtülü operasyonlarda faili meçhul suikastlar, bombalı sabotajlar, kanlı saldırılar yapıp solcuların üstüne attı. Panikten yararlanarak halkın devlete ve güvenlik harcamalarına desteğini sağladı.
Gladio, ancak 1990'da, duvar yıkıldıktan sonra ortaya çıkarıldı. Bütün NATO ülkeleri bu uru bünyelerinden söküp attılar; biri dışında: Türkiye...
İşte o yüzden, bu "son dava"ya yarım asırlık bir büyük hesabın temizlenmesi diye bakmak daha doğru olur.

* * *

Susurluk'ta ortaya çıkan şey, bir cümleyle şudur:
Devletin içinde, - ama bazen başbakanın bile bilgisi dışında -, "terörle mücadele" bahanesiyle oluşturulan bir çete, zamanla kontrolden çıkmış ve bir yandan hukuk dışı cinayetlerle kan dökerken, öte yandan özellikle Güneydoğu'da uyuşturucudan silah kaçakçılığına kadar her tür pis işe girerek kendine ve bağlı olduğu siyasi kadrolara çıkar sağlamıştır.
Dün, Susurluk'un yılmaz takipçilerinden Fikri Sağlar, davanın uzaması halinde zaman aşımına uğrama tehlikesine dikkat çekti. Çeteyi kollayanların "Devlet olayın şuurundadır ve takiptedir" demesinin "Mahkemede bile koruma kalkanı sürüyor" diye yorumlanabileceğini söyledi. Tarihi bir karara imza atan mahkemenin bu yorumu boşa çıkaracağını umduğunu ekledi.
Yargıtay, mahkumiyet kararını bozarken sanıkların gizli celse talebinin yerine getirilmemesini gerekçe gösterdi. Şimdi yargılama yenilenirse umarız sanıklar gizli celsede kendilerine sağlanan olanaklarla "PKK'yı nasıl bitirdiklerini" filan değil, "yukarı"da kendilerine koruma kalkanını sağlayanları anlatırlar da buzdağının altına da ulaşabilir, Türkiye'yi bu ayıptan kurtarabiliriz.