Üniversite yıllarımda hemen her mitingde Nurhak türküsü söylenirdi. Türküde;
“Öldü Sinan, doğdu Taylan/ omuzladı silahını...” denirdi.
“Taylan” adını ilk böyle duymuştum.
Türküdeki “Taylan”, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun kurucularından Sinan Cemgil’in 12 Mart’ta Nurhak’ta öldürülmesinden kısa bir süre önce doğan oğlunun adıydı.
O da adını Taylan Özgür’den almıştı.
Taylan Özgür ODTÜ’lüydü. Emekli bir subayın oğluydu.
ABD elçisi Commer’in arabasını yakanlardan biriydi.
Sinan’ın yakın arkadaşıydı.
1969’da İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği seçimine gitmek için Ankara’dan ayrılmadan önce ODTÜ yurtlarında otururlarken Sinan’a “Gidip dönmezsem, doğacak çocuğunun adını Taylan koy” demişti.
İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda polis kurşunuyla öldürüldü.
Cenazesi ODTÜ yurtlarına getirildi. Commer’in arabasının yakıldığı yerde bir tören yapıldı. Üniversitenin sireni çaldı, bayrağı yarıya indirildi. Hep bir ağızdan “Mustafa Kemal andı” tekrarlandı.
Onu ölüme uğurlayan arkadaşı Sinan Cemgil konuşmasında “Taylan’ın ikinci kurtuluş savaşının ilk kurşunlanan devrimcisi” olduğunu söyledi.
Arkadaşlarının, onu ODTÜ’ye, “İlim ağacı”nın altına gömme talepleri reddedildi.
Ve Taylan Özgür, binlerce öğrenci tarafından asri mezarlığa defnedildi.
* * *
Son yıllarda ortaya çıkanlardan anlıyoruz ki, bu cinayet, sonradan kopacak kıyameti haber veren bir işaret fişeğiydi.
Ondan önce de silahlı saldırılar, kanlı çatışmalar, ölen gençler olmuştu, ama öğrenci isyanının tırmandığı 1969’da, o direnişi kırmaya yönelik ilk “derin devlet faaliyeti”, sanırım Taylan Özgür cinayetiydi.
Kurşunu sıktığı iddia edilen polis memuru, 1975’te yurtdışında konsolosluk görevlisi olarak bulunmuş, Ecevit’in Başbakanlığı döneminde Türkiye’ye getirilip yargılanmış, beraat etmişti.
1990’da emekli kurmay Yarbay Talat Turhan “Türk gençliğine ilk kurşun, 1969’da Taylan Özgür’e biri polis biri subay olmak üzere iki kişi tarafından sıkıldı” iddiasını attı ortaya... “Devlet cinayet işledi” dedi.
Sonradan ayrıntıları kendisine sormuştum.
Bir tanıdığının cinayete tanık olduğunu, tetiği çeken üsteğmeni tanıdığını ve kendisine itiraf ettirdiğini söylemişti.
Konuya ilişkin dosyayı İçişleri Bakanlığı’na vermişti, ama bakan ilgilenemeden hükümet devrilmişti.
Önceki yıl sonu, cinayetin aydınlatılması için bir deneme daha yapıldı. Meclis’te Taylan Özgür için bir araştırma komisyonu kurulması gündeme geldi.
Bu gerçekleşse belki de son 40 yılın karanlığında bir gedik açılabilecekti; ama Meclis’te gerekli destek sağlanamadı.
Dosya kapanıp gitti.
“Üsteğmen” ise, Talat Turhan’ın deyişiyle “yükseleceği kadar yükseldi”.
* * *
Taylan Özgür, bugün, ölüm yıldönümünde mezarı başında anılacak.
Ancak görünen o ki, ona ve sonraki kurbanlara kıyanlar ortaya çıkarılmadığı sürece, 40 yıllık yaramız daha uzun süre kanayacak.