Bunda hem turizmi baltalamama hem terörün reklamını yapmama kaygısı var.Tabii New York, Londra saldırılarından sonra Batı medyasının vahşet görüntülerini yansıtmaması da birer örnek oluşturdu.Kan revan içindeki insanları sergilemek, medyanın kaçınması gereken bir "meslek hastalığı"... Ancak habere gereken yeri ve önemi vermek... işte orada medyanın işlevini tartışmamız gerekiyor. Çünkü haberi "küçük görerek" ya da bazen görmeyerek medya, "sorumlu yayıncılık" adına gazetecilik misyonundan caymış oluyor.Ne uğruna?Terörü cesaretlendirmemek ya da kitleleri paniğe sevk etmemek gibi insani bir ideal uğruna...Bu, kutsal bir çaba...Ama acaba işlevsel mi?* * *Dün ABC televizyonu Çeçen lider Basayev'le bir söyleşi yayımladı.Basayev'in "Saldırılarımız sürecek" dediği röportajı Ruslar "teröre hizmet" sayıp kınadı.1980'lerde İngiliz Başbakanı Thatcher da İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) liderleriyle yapılan röportajların "can çekişen teröre oksijen sağladığını" söylemiş ve televizyonda IRA temsilcilerinin kendi sesleriyle konuşmasını yasaklamıştı.6 yıl süren yasağı sonraki Başbakan Major kaldırırken, "Yasak, konuluş amacına hizmet etmedi, hatta tersine sonuç verdi" dedi.Bu uygulama yüzünden kamuoyu daha da meraklanmış, üstelik İngiliz medyasının sansürlenmesi, IRA'nın zafer hanesine yazılmıştı.* * *Medyada terörü yansıtmamak çare gibi görünse de önemli sakıncaları beraberinde getiriyor:1. Bunun, terörü engellediğine ilişkin bir veri yok.2. Tersine, örgütleri daha ses getirici eylemlere itme ihtimali var.3. Olayın hakkıyla aktarılmaması fısıltı gazetesini besliyor; "Bizden bir şey gizleniyor" duygusu daha fazla soru işareti yaratıyor.4. Bu politikada asıl yara alan, medyanın inandırıcılığı oluyor.5. Medya olayı küçültürken, iktidarın hatalarını da görmezden geliyor ya da iktidar, güvenlik zaaflarını medyanın özdenetiminin ardına gizliyor.* * *Önceki gün IRA, silah bıraktığını, amaçlarına siyasi yollardan ulaşmaya çalışacağını açıkladı.Son 30 yılda İngilizler, IRA ile baş edebilmek için birçok yol denemişti:Karşı şiddet, demokratik kuralları ve insan haklarını askıya alma, medyaya kısıtlama...Hiçbiri IRA'yı silahsızlandırmaya yetmedi.Bugün bu noktaya gelinmesinde yerel ve global pek çok etken rol oynadı. Ancak asıl önemlisi, İngiliz hükümeti IRA'yla gizli müzakerelere başladı ve örgüte parlamenter siyasetin kapılarını açtı. Örgütün siyasi kanadı Sinn Fein, Kuzey İrlanda kabinesinde bakanlık, İrlanda parlamentosunda sandalye elde etti. Örgüt, demokratik yolla da mevzi kazanabileceğini gördü.Bu sonuç silahla mı elde edildi, silahtan vazgeçmenin ödülü müydü; ayrı tartışma...Ama İrlanda tecrübesinin öğrettiği şu:Nasıl şişmanlıkla mücadele için aynaları ortadan kaldırmak işe yaramazsa terörle mücadele de şiddeti görmezden gelerek olmaz.Terör bir mücadele yöntemi olmaktan çıkarılmalı, farklı görüşler demokratik zemine çekilerek barışçıl kapılar açılmalıdır.O zamana kadar medya, inandırıcılığını hassasiyetine kurban etmemeli, üzerine düşeni -yine sorumlulukla- ama hakkıyla yapmalıdır. can.dundar@e-kolay.net Türk medyası, Kuşadası'ndaki bombalamayı, meslek tabiriyle "küçük gördü." 5 cana mal olan saldırı, çoğu gazetede sıradan bir haber gibi, birkaç sütun yer buldu.